Bilge Ata  
Site içi arama :
 
      Ana Sayfa   |   Din   |   Köken Bilimi   |   Güncel Makaleler   |   Araştırmalar   |   Belgeler   |   Hakkımızda   |   İletişim
 
 
 

 
Anket
Amerikalıların Kızılderililere yaptığı soykırım hakkında ne düşünüyorsunuz?
 Evet Soykırım yapmıştır
 Hayır Yapmamıştır
 Kısmi olarak soykırım yapmıştır

 
 
Ziyaretçi İstatistikleri
Aktif: 161
Bugün: 106
Toplam: 1.138.483
 

Büyük Ortadoğu Projesi ve Hicaz

 

 

BOP. EMPERYALİZMİN HİCAZ PLANI

 

       

 

ADAM MISIN?

“Adam mısın, ebediyen hürsün gez…

        Yular takıp bir kimsecik seni sürükleyemez.

        Adam değil misin oğlum; gönüllüsün semere,

        Küfür savurma boyun kestiğin semercilere.”                                      

                                           Mehmet Akif Ersoy

YAĞLI KETE       

“Susturdu rebabı fennin sazları,

        Bu rebap şeytanı, cinden çıkarır.

        Ateş şöyle dursun, tütün azabı,

        Çakalı, tilkiyi, inden çıkarır.

 

                Evlat âlim olmaz, okutmayınca,

                İpek, gömlek olmaz dokutmayınca,

                Ayılar etyemez, kokutmayınca,

                Yallı’ lar ölüyü, sinden çıkarır.

       

        Hey Seyrânî, Var mı sözün hatası?

       Dolaşsan dünyayı yoktur ötesi,

        ERMENİ’NİN, RUM’UN, YAĞLI KETESİ,

       KAYPAK MÜSLÜMAN’I DİN’DEN ÇIKARIR.”

                                                       Everekli: Aşık Seyrani

 

                                                                                                  Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE    

 

YENİ HAÇLI SEFERLERİNDE MÜSLÜMAN HALKLAR

 

        Bu Dosyada, Küresel emperyalist, EVANGELİK, PÜRİTEN, JUDAİZER >YAHUDİCİ ABD’lilerin İslâm dünyasını ve özellikle İslâm’ın Kutsal yerleri olan HİCAZ’I parçalamakta olan BOP Haritasını, inceleyeceğiz. Bu emperyalist, saldırgan HARİTA, sadece Ortadoğu’yu parçalamakla kalmıyor, bununla birlikte Kafkasya, Orta Asya ve Uzakdoğu’nun da haritalarının değiştirilmesini hedefliyor. Bu HARİTANIN EN REZİL, İKİ YANINDAN BİRİSİ; “FREE KURDİSTAN”, öbür yanı da; “ISLAMIC SACRET STATE” bölümüdür. Bu çalışmamızda Hicaz Bölgesini ve İslâmiyet’i dönüştürerek HİCAZ’A HAPSETME’Yİ PLALNLAYAN YENİ HAÇLI SALDIRILARI ele alınacak, sebep ve sonuçları incelenecektir.

        Emperyalistlerin şer saçan BOP haritası, Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesiyle İslâm Dinini Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere’ye hapsetmeyi planladıkları apaçık görülüyor. İslâm Dini, BOP Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesiyle Kızıldeniz kıyısındaki Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere’ye hapsedilecek bir Din haline getirilecektir. BOP. Haritasıyla tasarlanan bu uğursuz saldırılar, gerçekte bin yıl önce Papa II. Urban ile Papaz Piyer Lermit tarafından planlanan Müslümanlığı Hicaz’a hapsetme Haçlı Projesinin çağdaş Protestan, Evangelik, Püriten, Siyonist, Judaizer> Yahudici ABD’li, Amerikanlı, emperyalistlerce uygulaması yapılacak olan bir Projedir. Küresel Siyonist emperyalistler, bu yeni Haçlı Seferleriyle –ki, bu dönem ABD’nin Başkanı George W, Bush tarafından başlatılmış, Barack Obama döneminde ise yeni bir sisteme oturtulmuştur.- Barack Obama döneminde genellikle işgal edilecek ülkeler silah, mühimmat, teknoloji, askeri güç, nükleer teknoloji gibi donanımlardan mahrum olan İslâm Ülkelerine karşı düzenlenecektir. Karşılarında nükleer güç konumunda olan Rusya, Çin gibi ülkeler, İslâm dünyasının işgalleri bitirildikten sonra sıraya konulacaktır. Nihai Hedef ise, Küresel Siyonizm’in dünya imparatorluğudur. Tek Millet, Tek Devlet, Tek Şirket, Tek “KÂFİR DİN, BÂTIL DİN” ortaya çıkarılıncaya kadar bu JUDAİZER> YAHUDİCİ saldırılar sürecektir. JUDAİZER>Yahudici ABD’li ve öteki emperyalistlerin bu günkü Rusya Federasyon’undan önce karşılarındaki en büyük rakipleri Sovyetler Birliğiydi. Onu, Yüce Allah Zül Celâl’in Kudret eli yıkıverdi. İnşallah şimdi, yakın bir gelecekte, darısı ABD’li Amerikanlara olsun. Yeni Haçlı Seferlerinde, Barack Obama döneminde işgal edilecek ülkelere ABD’li askerler gönderilmeden işgaller yapılacak. Bu uygulama DEMOKRASİ ve LAİKLİK ihraç etme, yerel diktatörlerden Müslüman halkları kurtarma bahanesiyle yapılacaktır. Petrol zengini, teknoloji yoksulu Müslüman ülkeler, ABD’li conilerin askeri birlikleri gönderilmeden uçaklarla, füzelerle uzaktan hedef alınarak bombalanacak, kışkırtıp silahlandırdıkları Müslüman gruplar, etnik unsurlar, aşiretler bir birleriyle vuruşturulacaktır. Bu metot İngilizlerin “GREAT BRİTANİA” -Büyük Britanya İmparatorluğunu kurarlarken kullandıkları ANGLO metodudur. Bu metodu onlar iki-üç yüz yıldan beri tepe tepe kullandıkları halde, Müslüman ülkelerin kandırılmış halkları, halâ neden bunu anlayamadılar, ben de buna yanıyorum. Uzaktan kumandalı teknolojilerle yapılacak ve yapılmakta olan bu saldırılar, sevgili conicikler savaşlarda hedef olup zayiat vermesinler diyerek, sevimli conileri savaş gerisinde tutmak için böyle yapılmaktadır. Böylece ABD denilen küresel saldırganların kutsanmış ülkesine ceset torbalarıyla coniciklerin cesetleri gitmeyecek, onların sevgili “MAMİLERİ, MEMİLERİ, MAMALARI” ağlayıp gözyaşı dökmeyecekler. Dökülen kanlar, akan gözyaşları ölen canlar Müslüman halklardan seçilecek. Çünkü sevimli conilerimizin canı can, Müslüman’ların canları ise patlıcan sayılmaktadır. Zaten Müslümanlar da kendi canlarını Patlıcan saydıkları için bu emperyalistlere yüz yıldan beri taparcasına inanıp güvenmekte, onların uğrunda canlarını feda etmekteler.  Onlar da böylesi gönüllü köle olmayı dört gözle bekleyen Müslüman ahaliyi buldukları için bunların sırtından, alın terinden, kanından, beslenmeyi yüz küsur yıldır sürdürmektedirler. ABD’li coniler, uzaktan kumandalı füzelerle işi bitirecekler. Sonra da attıkları füzelerin, roketlerin, yaptıkları sortilerin, yaktıkları benzinlerin, hatta pilotların tıraş bıçaklarının bedeline kadar masraflarını petrol zengini Arap şeyhlerine ödetecekler. Osmanlı atalarım, Türk Milletinin bütün varidatını Kutsal soy saydığı Arapların önüne sermiş, yine de yaranamamışlardı. Siyonist Judazier Yankeler ise vurdukça, aldıkça, ezdikçe bu Araplar şu Frenkleri daha çok seviyor, Frenklerin uğruna Haçlı Savaşları yapıyorlar. Oysa ey uyuyan Müslüman! Senin Kitabın sana ne diyor? Kutsal Kitabın Kur’an’ı, adam gibi okusaydın, kâfirlere itaat edenlerin dönüşeceklerini orada apaçık olarak görürdün. Sizin O Kutsal İlâhî Kitabı başlarınızın altına yastık yapıp yattığınızı çok gördüm. Kese kâğıdı gibi kullandığınız, ama yemin>ant içmeye geldiği zaman diz çöküp Vallahi, Billahi, Tallahi diyerek Allah’a Kitaba sarıldığınızı da çok gördüm. Beri yandan emperyalistlerin ardına düşmekte sizden daha ustasını da görmedim, desem yalan olur. “Bizde de nice kişiler emperyalistlere boyun bükenler yetişmektedir.” Frenklerin bir tek işaretiyle sokaklara döküldüğünüzü, bir birlerinizin kanlarını döktüğünüzü ise bütün dünya ibretle seyrediyor.

                                                                                                Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE      

                                                                        

MEHMETÇİĞİN DÖKÜLEN ŞEHİD KANI:

 

         “DÜN, KUTSAL TOPRAKLARA ECNEBİ AYAĞI DEĞMESİN DİYEREK, SIRF ALLAH RIZASI İÇİN OLUK-OLUK KANI AKAN MEHMETÇİĞİN DÖKÜLEN ŞEHİD KANI; BUGÜN BÜTÜN ARAP DÜNYASINI BOĞMAKTADIR.” 1

………………………………………………………

            1} Yüzleşme Doktrini Rüstem kocadurmuşoğlu-Bilge Ata- Zirve Baasımevi Adana 2002                                                      

 

Bağdat ÜniversitesindeKİ, Iraklı Arap gençler; “Türkler sömürgeci” demişlerdi. Ben de: “Neyiniz sömürdük?” Dediğimde; “Petrolümüzü sömürdünüz” demişlerdi. Ben petrolü Sultan Abdülhamit Alman kökenli Paul Graskoph ile Türk Habib Necip Efendiye buldurdu, haritalarını çıkarttırdı. 31 Mart 1909 da da taht’tan indirildi. İngilizler Irak’a girdikleri 1918 den sonra 1927 yılında ilk petrol kuyusunu açtılar. Biz petrol çıkarmadık. İngilizler çıkardılar.” Dedim. {Sultanhamid’in petrol Haritası TIKLAYIN} Onlar: “BİZ, İNGİLİZLERE TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ, ÇÜNKÜ İNGİLİZLER BİZE BİR DÜNYA DİLİ OLAN İNGİLİZCEYİ ARMAĞAN ETTİLER.” Demişlerdi.” {Yüzleşme Doktrini} Cezayirli, Libyalı, Tunuslu, Somalili Müslümanlar da böyle diyorlardı. Onlar da, “Bizler iyi ki İngilizce, Fransızcayı öğrenmişiz. Kendi kabilelerimizin dilini anlamakta zorlanıyoruz. Ortak dilimiz sömürge dilidir. Buna seviniyoruz.” Diyorlardı. Ben de bu Frenk hayranı Müslüman gençlere: “İşte asıl sömürgecilik budur. İngilizler Irak’ta kırk yıl kaldılar, Irak’lılara İngilizceyi öğrettiler. Biz ise bin yıl buraları yönettik Türkçeyi unuttuk. Bir daha buralara gelirsek, size Türkçeyi öğreteceğiz” demiştim.

Dünyada sömürmeyen tek Millet Osmanlı Türkleri olduğu halde, en çok suçlanan da yine onlar olmuşlardır. Osmanlılar emperyalist sömürgeci Frenklerin yaptıkları gibi Türkçeyi ortak dil yapsalardı, şimdi dünyada “Ben Ermeni’yim, ben Sırp’ım, ben Hırvat’ım, ben Kürdüm, ben Boşnak’ım, diyen kaç kişi kalırdı? Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir medeniyetin temsilcileri olan Soy Atalarım olan Osmanlılar, 35 milyon kilometre kareden daha büyük bir dünyayı etki alanlarına almış, koskoca Osmanlı Cihan Devletini kurmuşlarken insanların din, dil, ırk farklılıklarına dokunmak isteselerdi buna şu coniler mi engel olacaklardı. Oysa o devirlerde bu conilerin adından bile söz edilemezdi. Osmanlı Bakayası bu günkü etnik unsurlar, Osmanlıyı ırkçılıkla suçlayacak yerde, gece gündüz Osmanlı atalarımın aziz ruhlarına duacı olmaları, onların boyunlarında en büyük minnet borcudur.

        Emperyalistler, Araplara, “BA’AS” Partilerini kurdururken; “EL-BA’AS EL- ARAP EL- İŞTİRAKΔ-SOSYALİST ARAP BA’AS PARTİLERİ”-NE koşun dedikleri zaman oraya koşuşuyorlardı. Şimdi de; “BA’ASÇILARI ÖLDÜRÜN” dedikleri için BA’ASÇILARI öldürmeye koşuşuyorlar. {Yakında BA’AS hakkında ayrıntılı bilgi verilecektir.} ABD’li conilerin yerine kendi canlarını çıkarıyorlar. Conilerin kutsanmış kanı akmasın diyerek kendi kanlarını akıtıyorlar. Bu kölelik yaşantısını Hindular, Brahmanlar, Budistler bile tiksinerek reddetmiş, emperyalistlerin ardına düşmeyi utanç olarak kabul etmişler iken, bu kere Müslüman ulusların emperyalistlerin “UĞURSUZ” Genişletilmiş Kuzey Afrika ve BOP Büyük Ortadoğu Projesinin ardına düşmeleri, Müslümanlık adına büyük yıkımın da en hazin habercilerindendir. Hintliler, İngiliz sömürge zihniyetinden sıyrılınca şimdi dünyanın bilgisayar yazılımının merkezi oldular. BOP ile gelmekte olan bu yıkımın altında sadece Arapların kalacaklarını sanan öteki Müslümanları bu vurdumduymazlığın, bu aymazlığın azabı bürüyecektir. Bu vebali, sırf Arapların omuzlarına yükleyerek sorumluluktan kurtulacaklarını sanan Müslüman Türkler, acılı yıkım günleri kapıyı çaldığında ne kadar tövbe, ne kadar istiğfar etseler de bu inlemeleri Ulu Allah Zül Celâl’e ulaşamayacaktır. Şer kapıyı çalmadan şerleri def etmek için gerekli tedbirleri almayanların imdadına Allah Zül Celâl’in inayet ve Keremi gelmez. Kendi Müslüman kaderini Siyonist-Yahudi- ve Siyonistleşmiş, JUDAİZER ABD’li emperyalistlerle onların gönüllü ortakları olan Avrupalı Hıristiyan emperyalistlerin ellerine teslim eden Öteki Müslümanlar, bu teslimiyetlerinin faturasını elbet bir gün öderler. ABD’li Haçlılar, Irak’ta bir buçuk milyon Müslüman’ın kanını içerlerken onların inleyen feryatlarını kim duydu? Ebu Gureyb Tutukevinde tutsak edilen Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlara cinsel tecavüz yapılırken, ırzına geçilen masum Müslüman kadın ve erkeklerin feryadını kimler işitti? Efendim: “Mazlumun âhını Allah Zül Celâl hiçbir zaman yerde koymaz” diyeceklere biz de deriz ki, “Mazlum, gerçekten Mazlum ise Allah onların âhını elbette yerde koymaz. İslâm ferasetinden mahrum ise, emperyalistleri kurtarıcılar olarak algılamışsa, emperyalistlerle birlik olup vatan Sever Müslümanları ezmiş, ezilmelerine yardım etmişse, bu Müslüman’ın neresi mazlumdur? Böyle Müslümanlara mazlum denir mi? Siyonist-Hıristiyanlarla birlik olup İslam dünyasını altüst edecek, Hicazı Müslümanlıktan kopararak kendi üstüne kapanmış bir bölge yapacak, İslâmiyet’i Hicaza hapsedecek olan BOP Projesinin ardına düşecek olan her Müslüman, bu gidişattan sorumludur.

                                                                  Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE  

       

CESET TORBALRI MI, MÜSLÜMAN HARAKİRİSİ Mİ?

 

       Emperyalistlerin Müslümanları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları şaşılacak bir iştir. Artık Masterler, önce uzaktan kumandalı savaş araçlarıyla ülkelerinizi bombalayacaklar, böylesi işbirlikçiler de onların hangi kentlerin hangi mahallesini bombalamaları için koordinatlarını bildirecek olan böylesi kişiler, gerçek hainlerdir. Güya Müslüman din kardeşi olduğunu söyledikleri kardeşlerinin kanlarını akıtsınlar diye emperyalistlerle içli-dışlı olacaklara başka ne benebilir? Emperyalistlerin füzeleri gerçek vatansever Müslümanların kellelerini, kollarını, bacaklarını koparacaklar, sizin de doymak bilmeyen FRENK hayranlığınız sayesinde nice bin Müslüman şehadet şerbetini içecek, arta kalan Mü’minlerin kellelerini kopartmak, bacaklarını gövdelerinden ayırmak için son darbeyi vurma ödülü de sizin gibi gönüllü Frenk kölelerine verilecektir. Çünkü coniciklerin kutsanmış canları çıkmasın diyerek, kardeşkanı dökmeyi, siz üstleneceksiniz. Ama bir yandan da sizlere Hz. Adem {s.a.v} Atamızın çocuklarından hangisi, hangisinin kardeş kanını döktüğünü soranlara da ağızlarınızda vıcık vıcık kardeş kanı kokarken ilk kardeş katilinin Habil mi, Kabil mi olduğu hakkında fetvalar vereceksiniz. Geçenlerde televizyonlarda bir görüntüyü tiksinerek seyretmiştim. Libyalı muhalifler adlı silahlı bir grup, Haçlılar adına eylem yaparlarken, karşılarına araba içinde iki Libyalı çıkmıştı. Bu iki Libyalı Kaddafi yanlısı, ötekiler Haçlı yanlısıydılar. Arabadakiler Haçlı yanlısı Libyalılarla karşılaşınca arabayı gerisin geri götürmek istediler. Atılan kurşunlardan, bunu başaramadılar. Arabadan atlayarak, kaçmaya çalıştılar. Haçlı yanlısı Libyalı Müslümanlar, kalabalık oldukları için baskın geldiler. Libyalı Kaddafi yanlısı Müslümanlar ise Haçlı yanlılarınca vurularak teslim alındılar ve tutsak edildiler. Akıbetleri ise meçhuldür. Bu olay bir zamanlar sağ-sol kavgalarının yaşandığı Türkiye’nin o günkü ortamına ne kadar da benziyordu. O zaman da sağcı denilen Müslüman Türkler, solcu denilen Müslüman Türkleri, Solcu denilen Müslüman Türkler de sağcı denilen Müslüman Türkleri yakaladıkları yerde infaz ediyorlardı. Bu şer ortamında kendi öz Oğlum Mustafa’mı da şehid vermiştim. Böylece kimi, niçin, neden öldürdüklerini bilmeden kızıştırılmış hırslarıyla bir birlerinin kanını içiyorlardı. Şimdi bakıyoruz da bu iki gruptan olduğunu söyleyen ve bir birleriyle vuruşan bu Müslüman Türklerden sağcı olduklarını söyleyenlerle solcu olduklarını söyleyenlerin bir bölümü şimdi, ABD ve AB’nin kucağında sefa sürüyorlar. Dün bunlardan bazılar “GO HOME” naraları atarken, bazıları da ABD’ye ve AB’ye ver yansın ediyorlarken şimdi bunlar ABD ve AB için canlarını veriyorlar. o günkü vuruşmaların gerçek sebebi şimdilerde daha iyi anlaşılmaya başlandı. Küresel emperyalist ABD bizleri kullanmıştı. Kimini sağcı, kimini solcu olarak kamplara ayırmışlar, bizi bir birimizle vuruşturmuşlardı.                 

        Yeni Çağdaş Haçlıların NATO adlı Hıristiyan Savaş Kulübünün ilk Genel sekreterinden birisi bakınız ne diyordu:

“1955 yılı Nisan ayında NATO Genel Sekreteri W. Cleas, İttifak’ta gerçekleştirilen fikir-görüş-düşünce değişikliğini açıklarken bu kuruluşun nasıl bir Haçlı ruhu ve misyonu taşıdığını şöyle anlatmıştır:

                                     Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE                                                                                                              

      “KOMİNİZM’İN ÇÖKÜŞÜNDEN SONRA YENİ DÜŞMAN: İSLÂM’ DIR.” 2

…………………………………………….

            2} www.güniğigazetesi.net 28 Mart 2011

                                                             

        Yeni Çağdaş HAÇLI SEFERLERİ uğruna yapılacak ve yapılmakta olan Haçlı Savaşlarının insan unsurunu, milis güçlerini hedef ülkelerin kendi halkları, yani Müslüman halklar oluşturacaktır. Huseyn Barakc Obama ile başlayan yeni işgal döneminde, Çağdaş Haçlıların askerleri, Müslüman ülkeleri bizzat işgal etmeyecekler. Müslüman ülkeler Çağdaş Haçlılar adına, NATO adına, Müslüman ülkelerin kendi halkları, kendi ülkelerini kendileri işgal edecekler. Tıpkı Tunus, Mısır, Yemen ve Libya halklarının küresel Siyonizm’in Haçlı Savaşlarını kendi öz kardeşlerine yaptıkları gibi, öteki Müslüman ülkelerin halkları da aynen kendileri yapacaklardır. Bu, Türkiye için de böyle olacaktır. Türkiye’de kışkırtmakta ve sokaklara, dağlara saldıkları ırkçı, aşırı Kürtçüleri kullanarak Haçlı Seferlerini yürütmek isteyeceklerdir.

        Yeni BOP Projesiyle Siyonizmötesi Siyonizm, George Bush dönemindeki gibi ABD askerleriyle, uçaklarıyla, tanklarıyla, toplarıyla Müslüman ülkeleri işgal etmekten vazgeçtiler. Bu yeni Haçlı saldırıları, saldıracakları ülkenin kendi halklarını birbirlerine saldırtarak yapılacaktır. Eğer saldırtılacak ülkenin diktatörleri askeri veya aşiret yönünden güçlü ise, {Kaddafi gibi} o tür ülkelere de BM destekli NATO silahlı gücünü kullanarak uzaktan füze ve uçaklarla saldıracaklar. Devlet güçlerini atıl konuma indirgeyerek, işbirlikçi kölelerin emperyalistler adına kendi ülkelerini Frenklere teslim etmelerini sağlayacaklar. Savaş bittikten, ülke emperyalist Siyonistlere ve onların dış destekli ortakları olan Frenklerle, öteki Müslüman ve Gayr-ı Müslim ortaklarına ihaleler verilecektir. Bu ihaleler de Libyalı UGK Başkanı Abdulcelil’in dediği gibi güya: “ŞEFFAF” olacaktır. Oysa 1965 yılında Endonezya’yı üleştiklerinde bu üleşmeyi kendi aralarında başka bir Avrupa ülkesinin bir kentinde yapmışlardı. Kim bilir, belki de aynı üleşme planını 17-18 Temmuzda toplaştıkları İstanbul’da yapmış olabilirler mi? Henüz bunları bilmiyoruz. Böylece, işbirlikçi taraflar yer altı servetlerinin ihale haklarını kazanmış olacaklar.

        Barack Obama adlı yeni, ılımlı Başkan sevecen görünme pozu gereği, BM. adlı örgütten çıkartılacak, kararlarla hedef seçilen Müslüman ülkeler hakkında uçuşa yasak adlı kararlar alınacak, NATO adlı Tek Hilâlli-Çok-Haçlı Ordusuyla karadan, denizden, havadan atılan bombalarla hedef ülkeler yakıp yıkılacaktır. Tıpkı Libya’da olduğu gibi yeni bir proje ile hedef ülke birkaç devlet tarafından birlikte bombalanacak, Türkiye’de bu bombalamada rolü gereği Müslüman ülkelere bomba atmayacak, ABD’li conilerin-tonylerin korumalığını yapacaktır. Bu da İslâm dünyasına, biz Müslümanlara silah sıkmayız demek için yapılacaktır. Hedef ülkenin işi bitirildikten sonra ki, artık ciddi direniş gösterebilecek tek hedef ülke İran olarak görülüyor. Suriye’nin fazla dayanacağını sanmıyoruz. Bu iki hedef ülkenin bombalanması bitirildikten sonra öteki sekiz-on Müslüman ülke kendiliğinden pes edecektir. Bu pes etme işleminden sonra sırada Türkiye var desem ama, dilim varmıyor. Buna rağmen Türkiye’ye biçecekleri gömlek hakkında bilgi veriyoruz.

        Türkiye, Güneydoğu’da> Turkomanya’da uzunca bir süreden beri boğuşturulmakta olduğu terör sayesinde yeni bir aşamaya getirilecek, asker veya polis kıyafeti giydirilmiş, ASALA-PKK işbirliği sayesinde bir takım Kürt köyleri baskına uğratılacaktır. Şu tespitlerimiz 27 Eylül günü gerçekleşmiş, asker elbisesi giymiş eşkıya yol kesmiştir. Bu bir denemedir. Basılan köyler genellikle Devletten yana olan köylerden seçilecektir. Hem ASALA-PKK bu köylerden ÖCALAN olacak, hem de Kürt köyleri basılıyor yaygarası koparılacaktır. Bu söylediklerimiz bir seçenektir. Emperyaiistlerde plan-proje çoktur. Irkçı Kürtçüler sıranın Türkiye’ye geldiğinin im’ini-işretini aldıkları gün kitlesel eylemlere giriştirilecekler. Bir kısım halkın üzerine asker veya polis kıyafeti giydirilmiş ASALA-PKK ortaklığınca yaylım ateşi açtırılacak. Birçok kişi katledilecek. Asker-polis kıyafeti giydirilmiş ASALA-PKK Köyleri, mezraları ateşe verecek. Bütün bunlar ve bizim hatırımıza, hayalimize gelmeyen komplolar, hatta şeytanın bile aklına gelmeyen nice melunluklar Siyonhıristiyanlarının dosyasındadır. Turkomanya’da> Güneydoğu’da binlerce emperyalist ajanlar, kendilerine verilecek talimatları bekliyorlar. Bu ajan dediklerimiz, sarı saçlı, uzun boylu, mavi gözlü coniler değil, bizim kendi iç hainlerimizdir.

        Emperyalist güçlerin başka planlarından birisi ve üzerinde en çok tartışılanı da onlar, öteden beri yapa geldikleri gibi, PKK’yı siyasallaştırmak istemeleridir. Böylece silah susacak, kan akması durdurulacaktır. Bunun başarılması için PKK sürekli eylem yapacak, şehid ve yaralı gaziler, televizyon ekranlarında gösterildikçe bu akan kanın durması gerektiği beyinlere, belleklere monte edilecektir. 25 Eylülden beri Kürt kimlikli kadınları hedef seçen ASALA-PKK ortaklığı sonunda hedefe yaklaşmaış BDP 1 Ekimde Mecliste işbaşı kararı almak zorunda kalmıştır. Bunların arkası yeni ANAYASA çalışmasında PKK’nın istekleri bir bir kartşılanmaya çalışılacaktır. Şimdi artık: “PKK ne istiyorsa veriverelim, de şu akan kardeş kanını durduralım” denilerek; yeni Anayasaya iki dilli, iki uluslu, iki bölgeli bir devlet yapısı eklenerek UNİTER Devlet yapısından, MİLLİ DEVELT’TEN eyaletlere, bölünmüş Devlet yapısına geçileceğini görmeyenlere ne demeliyiz? 24 Eylül 2011 tarihli AB’nin ilerleme raporunda PKK’nın terör örgütü olduğu açıklanırken, Kürtçülere arka çıkılarak daha çok haklar verilmesi için cesaretlendirme telkinleri yapılmıştır. Bunun için bütün alt yapı hazırlıkları tamamlanmak üzeredir. Buna da ileri demokrasi insan hakları diyecekler. Şehidlerin kanları kurumadan bu oyun emperyalistlerin planladıkları gibi tıkır tıkır işleyecektir. Alman Cumhurbaşkanlarından birisi: “Türkiye büyük bir Ülke, bu Ülkenin bölünmesi lâzım.” Demişti. Çıkasıca gözlerine Türkiye’nin taşı, toprağı, çakır tikenleri dolasıcalar. 

                                              Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE

 

        HAÇLILAR TÜRKİYE’Yİ NE ZAMAN BÖLECEKLER?

 

        Condelazza Rice: “Dizayn edilecek ülkelerin içinde Türkiye’de var” dememiş miydi? Elbette demişti. Peki, Türkiye bu süreci durdurabilecek mi? Türkiye’yi yöneten kadrolara ne denilmiş, ne va’ad-de bulunulmuş, nasıl bir anlaşma yapılmış, nasıl bir söz verilmiş onu bilmiyoruz. Frenklerin sözlerine güvenilebilir mi? Biz güvenmiyoruz. Bunu, II. Sultan Mahmut’tan daha iyi kim bilebilir. {Sultan Mahmut Frenklerin sözlerine güvenilebilir mi? TIKLAYINIZ.} Rice’a göre 22 İslâm ülkesi dizayn edildikten sonra sıra Türkiye’ye gelecektir. Oysa 22 İslâm ülkesi ne kadar çok direnirse, emperyalistlerin işi de o kadar zorlaşacaktır. Bu da belki üç beş yıl değil 20-30 yıl sürebilir. O sürede dünyada nice değişiklikler olabilir. Dün Kızıl Ordusuyla, nükleer başlıklarıyla, bir dünya devi olan Sovyetler Birliği, şimdi tarih oldu. Bu yirmi-otuz yıl içinde Müslümanlara şer satan ABD ülkesi de tarih sahnesinden çekip gidebilir. Bizim şaşmakta olduğumuz asıl konu, Türkiye’yi yöneten kadroların bunları hesap edip etmedikleridir. Hesap etmişlerse bile RİCE’ın sözlerine göre Müslüman ülkelerin dizayn edilmesi için Haçlıların başlattıkları şer projesinin bitirilmesinden sonra, sıranın Türkiye’ye geleceği anlamına gelmiyor mu? İslâm ülkelerinden direnç gösterebilecek olanlardan sadece İran ile Suriye kaldı. Bu iki ülke de iç karışıklıkların içine sürüklendiler. İran ne kadar direnebilir. İran’dan sonrakiler artık devede kulak bile olamaz. Bu matematik hesaba göre Türkiye’nin tek parça olarak var olabilmesi için birkaç yıllık bir süresi var demektir. Ondan sonra geriye KÜTRTÇÜ IRKÇILARLA- ASALACILARI hedefe sürme işlemi kalıyor. Satranç tahtasındaki piyonların dizilişi bu veya daha yakın bir plan iken, Türkiye’yi yöneten bugünkü kadroların İslâm ülkelerinin bir an önce emperyalistlerin eline düşmesinin Türkiye üzerinde oluşturacağı olumsuz etki dikkate alınmadan NATO’nun saldırılarını Türkiye’den yönetmesi, ABD askerlerine korumalık yapmaları, Türkiye’ye ne kazandırıyor, ne kaybettiriyor? Haçlı saldırıları, Siyonist conilerin planladıkları gibi tıkır-tıkır işlemekte, sürecin sonu görünmeye başlamış bulunmaktadır. Sonun başlangıcı ise İran’ın düşmesidir. İran düştükten sonra Suriye önemli bir hedef sayılamaz. Sürecin sonunda Türkiye’nin hedef haline getirilmesi için fazla bir çabaya gerek olmadığını da görüyoruz. ASALA-PKK şer ittifakı, alacakları talimatı bekleşiyorlar. Gerisi BM adlı örgütün kararına kalıyor. O da büyük ihtimalle çantada keklik gibi görülüyor. BM. Daimi üyelerinden İngiltere, Fransa ABD’nin yanında yer alırlar. Çin Doğu Türkistan konusu, yeni sanayileşme, uluslararası yatırımlar gibi konularda çekimser kalabilir. Rusya ise, duygularını kullanırsa, Orta Asya, Kafkasya, Sibirya gibi konularda Türkiye’ye    destek vermeyebilir. Ama aklını kullanırsa, Siyonist yayılması kendi ülkelerini de kapsayacak boyuta gelebilir. Türkiye’yi feda etmek, kendi geleceğiyle oynamak olacağı için BM de veto hakkını kullanabilir.

        Siyonistler ne kadar plan yaparlarsa yapsınlar, ne kadar tuzak kurarlarsa kursunlar, Allah Zül Celâl’in de nice tuzakları vardır. Yüceler Yücesi Rabbimize sığınarak, her türlü mihnete katlanmaya,  Siyonistlerin tuzaklarını paramparça etmeye, Türk Milleti Muktedirdir. Ne ABD, ne AB, ne İngiliz, ne Ermeni ne de ötekilerden bu Milletin herhangi bir korkusu yoktur. Allah Zül Celâl’e sığınarak Vatanını, Bayrağını, Din ve imanını, namus ve şerefini koruyacak azim ve irade şimdi bin kat daha güçlüdür. Türk’ün genetik kodlarında, DNA’sında bu kutsallarla, bağımsızlığı koruma tepkimesi şimdi eskisinden daha da güçlenmiştir. Türkler dağınık, perakende halde görünebilirler. Bu durum Türklerin birey olarak özgür düşünme, özgür iradelerine hâkim olma niteliklerinden kaynaklanan üstün bir meziyettir. Bir de bakmışsın ki Türk, Milli bir tehdit algılamaya başlayınca tek vücut olarak bir birlerine kayalar gibi kenetlenivermişler. İşte o zaman yerli hainler, işbirlikçi köleler, emperyalistler Türkün Milli duruşundan şiddetle korkmaları, ürkmeleri gerekir.

 

                                                                                                    Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE  

                               

            ÇAKMA ARAP BAHARI; İSLÂMI DÖNÜŞTÜRME PLANI MIDIR?

 

        22 Osmanlı Kalıntısı Müslüman ülkenin bir kısmı dönüştürüldü. Bu dönüştürülmeye de: “ARAP BAHARI” adı verildi. Baharda doğa, tabiat nasıl dirilir, canlanırsa, Araplar da ABD’li Siyonistlerin Arapları yönetmesi, yer altı servetlerini sömürmeleriyle, öyle canlanacaklarmış. Araplara baharı getireceklerini söyleyerek onları kirli çıkarları doğrultusunda eğiterek, koca-koca ülkeleri iç karışıklıklarla ele geçirme modeli ta Roma’dan beri uygulanan pis bir üçkâğıtçılıktır. Bu üçkâğıtçılığı 21. Yüz yılın Müslümanları göremiyorsa, onların akıbetlerinin  kaygısı bize mi düştü? Diyeceğim, ama bir türlü dilim varmıyor.

        Müslüman ülkelerin Çağdaş Haçlı saldırılarıyla işgal dilmeleri işlemi, çok ta uzun sürecekmiş gibi görünmüyor. 22 Osmanlı bakayası/kalıntısı Müslüman ülkenin halkları, kendilerini bu çağdaş DECCALLARIN fitnelerine öyle kaptırmışlar ki, kulakları yakın bir gelecekte başlarına inecek Siyonist tokmaklarının hışırtısını bile duymuyor. Oysa kısa bir süre önce bu Siyonist emperyalistler Afganistan’ı, yakın bir tarihte Irak’ı bombalayarak, bu iki ülkeyi işgal etmemişler miydi? Afganistan’ı Ruslardan, Irak’ı Saddam’dan kurtarmak, bu ülkelere demokrasi getirmek için Afganistan Baharı, Irak Baharı diyerek ta 8-10 bin kilometre ötelerden Atlantikardından gelerek, iki Müslüman ülkeye bombalar yağdırmamışlar mıydı? Irak’ta katledilen 1 milyon beş yüz bin Müslüman’dan pek çoğunun dul eşlerinden bir kısmının Suriye, Lübnan, Ürdün’e kaçarak, sağlıksız ortamlarda yaşadıklarını, birkaç kuruşa kendilerini pazarlayarak çocuklarına nafaka sağladıklarını, ta buralardan Türkiye’den bizler duyuyoruz da emperyalistlerin gönüllü köleleri mi duymuyorlar? İnsan Hakları Örgütleri denen bir takım yan kuruluşlar, Sırp katili MİLOSEVİCH’İ, insan Hakları adlı Mahkemelerde yargıladıkları, Sudan Devlet Başkanını nerede görülürse tutuklama kararları çıkarttıkları halde şu ABD’li kan içen yöneticiler mesela: George W. Bush-Corç Buş- adlı ABD başkanını bir buçuk milyon Irak’lı Müslüman’ın soykırımı suçlamasıyla neden yargılayamıyorlar?  Suriye’de çıkartılan kargaşalık sırasında sivillerin öldüğünü öne süren bir takım Barış örgütleri, Beşşar Esat’ın yargılanmasını istedikleri halde Libya’ya yapılan NATO saldırıları sırasında öldürülen sivillerden dolayı Barack Obama, Rasmussen, Sarkozy, Cameron için neden yargılama sözünü kullanamıyorlar? O Barack Obama ki, iktidara geldiği zaman pek çok ahmak dünyalı, özellikle Müslüman kimlikli insanlar koçlar, öküzler kurban etmişler, bu kişiyi adının bir yerinde “HUSEYN” yazdığı için nice İslâmî evliya,-Allah-dostu efsaneleri uydurmuşlardı. O zaman adında “EMİNEM” yazdığı için bir Müzik Grubunu da evliya olarak mı, ilan edeceğiz? Bu “HUSEYN’İ” insanlığın, İslâm’ın kurtarıcısı sayan dünyalılar, ABD’nin kuruluşunun kökeninde Siyonizm damgasının, Siyonizm mührünün var olduğunu, hiçbir başkan veya öteki yöneticilerle bunun değişmeyeceğini nasıl da göremiyorlar? Barack Obama adlı kişi seçildikten sonra Türkiye’ye gelmişti. Biz de o gelmeden iki gün önce bu Barack ile ABD’nin Siyonist politikaları ve yayılmacı emellerini içeren önemli bir dosyayı www.bilgeata.com sitemizde yayına sunmuştuk {BARACK TIKLAYINIZ.}

                                            Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE   

           

        HAÇLI SEFERLERİ TÜRKLER VE HİCAZ

 

        Haçlı Seferlerinin hedeflerinden birisi ve belki de en şaşırtıcısı; İslâm Dini’ni ortadan kaldırmaktı. Bunu başaramazlarsa, İslâmiyet’i Hicaz Bölgesine hapsedeceklerdi. Haçlı Seferlerinin teşvik ve kışkırtıcıları başta Papa II. Urban ve Piyer Lermit adlı Papaz olmak üzere öteki papazlar da önemli rol üstlenmişlerdi. Papazlar tarafından yönlendirilen yüz binlerce Hıristiyan’ı, Anadolu ve Kudüs başta olmak üzere İslâm Coğrafyasında savaştırmak üzere üstümüze saldırtmışlardı. Haçlılar, Kudüs-ü Şerifi, Müslümanlardan ve Müslümanlıktan temizlemek, Müslümanları ve Müslümanlığı Hicaz Bölgesine hapsetmek için vuruşmaya geliyorlardı. Selçuklu Müslüman Oğuz Türklerini de sanki gizli bir el, Anadolu ve Orta Doğu’ya yönlendirmişti. Selçuklu Müslüman Oğuz Türkleri, Haçlılara karşı etten duvar örmek için görevlendirilmişçesine Türkler, Anadolu ve Orta Doğuya akmışlardı. Canlarını hiçe sayarak, Kutsal Beldeleri korumak için oluk-oluk kanı akan Müslüman Türklerin bu kutsal kanları, Müslümanlığın Kutsal beldelerini uzun yüz yıllar Haçlıların şerrinden korumuştu.  Daha sonra Oğuz Türklerinden Selahaddin Eyyubi bu azgın gidişin önüne Türk Milletinin asil direnişini devam ettirdi. Haçlılar ancak belli bir sayıya indikten sonra Kudüs’e girebilmişler ve fakat Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere’ye asla ayak bastırılmamışlardır.

        Günümüzdeki Çağdaş Haçlılar ise şimdi geçmiş ataları eski Haçlıların yarım bıraktıkları Hicaz planını yeniden ele alarak, İslâm Dünyasını parça-pinçik edecek BOP. Haritasını, esas alan bir proje ile karşımıza dikilmiş bulunuyorlar. BOP. Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi ile Bölgemiz, Afrika, Yemen, Mısır, Sudan, Tunus alt üst edildi. BOP. Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi, bütün vahşetiyle İslâm coğrafyalarını kuşatmıştır. Libya, Tunus, Mısır, Yemen, Suriye gibi ülkelerde çıkartılan İleri Demokrasi yaftalı muhalif isyanları meyvelerini vermiştir. ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Condolezza Rice 2001 yılında:“22 İslâm Ülkesinin dizayn edileceğini, bunların içinde Türkiye’de var” şeklindeki düşmanca açıklamasının üzerinden henüz iki yıl geçmeden Irak işgal edilmiş, Dönme Barzani’ye Devletçik kurdurulmuş, 2011 de ise İslâm Ülkelerinde muhalif isyanlarıyla ortalığı allak bullak ettirmişlerdi.

                                            Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE          

 

         LİBYA TEMAS GRUBU İSTANBUL’DA TOPLANDI

 

        En acısı da 17-18 Temmuz 2011 tarihinde İstanbul’da toplaştırılan 32 ülke yöneticilerinin Türkiye’nin ev sahipliğinde Genişletilmiş Kuzey Afrika ve BOP. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Libya’nın ele geçirilmesine kadar varacak olan kararlar almalarıydı. Libya Temas Grubu, Muhaliflerin ele geçirdikleri Bingazi’yi muhatap alacaklarını, Kaddafi’nin elinde olan Tripoli’yi>Trablus’u devre dışı bıraktıklarını açıklayan Türkiye dâhil bu 32 ülke yöneticileri, hangi pazarlıklardan sonra bu kararları aldılar, şimdilik bunlar sır olarak kalacaktır. Libya’da çıkarılan petrolün bir varilinin maliyeti bir ABD doları kadar olduğunu düşünürsek, kışkırtılarak çıkartılan muhalif isyanlarının arasındaki yapılanmayı kolayca kavrayabiliriz. Hatta Türkiye Başbakanı’nın, Suudilerin Cidde Kentinde toplanan “Cidde Ekonomik Forumu” adındaki toplantıda söylediği şu sözler bunun kanıtı gibidir: “Biz bu ülkelerin yer altı servetleriyle ilgilenmiyoruz.” Demişti. Condolezza Rice’nin 2001 yılında açıkladığı; “22 İslâm Ülkesinin Dizayn edileceği, bunun içinde Türkiye’de var” şeklindeki yıkım projesinin kapsamı alanında olan Türkiye, nereye koşuyor? Türkiye bir yandan terör, öbür yandan Özerklik ilanı, beri yandan Kurdistan Parlamentosu seçimleriyle çalkalanırken üstüne üstlük; “Libya Temas Grubu” adı altında bu Ülkenin meşru Hükümeti yerine isyancıları tanıyan emperyalistlere ev sahipliğine soyunması, Türkiye’nin geleceği açısından çok ürkütücüdür. BM tarafından bağımsız bir ülke olarak resmen kabul edilmiş bir Ülke olan Libya’nın bölünmesi, meşru Hükümetinin yok sayılarak yıkılmasına yönelik çabalara destek vermesi, Türkiye’nin başına getirilecek belalar adına ürkütücüdür.

        İslâm ülkelerini masa başında bölen, emperyalistlerin ev sahipliğini yapan yine bir Müslüman Ülke olan Türkiye, üstelik iç karışıklıklarla uzun yıllardan beri boğuşturulurken, ayrıca da emperyalist planlar gereği böldürülen İslâm ülkelerini yüz yıllarca yönetmiş bir konumda iken şimdi, onların param parça edilmelerini içine nasıl sindirecektir? Öbür yandan Masa başında: “Biz, Libya’nın meşru Hükümetini tanımıyoruz, isyancıların eline geçen Libya’nın Doğusundaki Bingazi’deki isyancıları tanıyoruz.”  Şeklindeki İstanbul Temas Grubunun bu haksız, uluslararası hukuka uymayan kararları, yakın bir gelecekte, bu kere başka bir İslam ülkesinde masa başında 32 emperyalist ülkenin keyfi kararları ile “Türkiye’nin meşru Hükümetini tanımıyoruz, biz Türkiye’nin doğusundaki Diyarbakır’daki isyancıları muhatap alıyoruz.” Şeklinde bir uygulamaya gidilmekte olduğunu, o zaman Türkiye’nin yapacağı itirazlara: “İstanbul’da, Libya Temas Grubunun 17-18 Temmuzda aldıkları kararlar ile Türkiye’nin susturulacağını” nasıl görmezlikten gelebiliriz? Bu, Türkiye açısından bir ileri görüşsüzlük-öngörüsüzlük- müdür, yoksa nasıl bir şer planının ürünüdr anlamıyoruz. Üstelik aynı günlerde 13 Mehmetçiğimiz kalleş bir pusuya düşürülerek şehid edilirken, BDP adlı ırkçı parti, ÖZERKLİK İLAN EDİYORDU. Türkiye kendi Ülkesinde bir çatışmanın içinde yüzerken emperyalist sömürgecilerin şer kokan Projelerinin tarafı oluyor, bir yandan da kendi Ülkesinde Özerklik ilanları yapılıyordu. Ayrıca da Genişletilmiş Kuzey Afrika ve BOP Büyük Orta Doğu Projesinin göbeğinde “FREE KURDİSTAN” adlı Emperyalist Plan, uygulanacağı uğursuz günü bekliyordu. Yukarıdaki belge ve bilgiler, 2011 yılı Temmuz ayının sonuna doğru kaleme alınmış idi. Şu satırları Ramazan Bayramının 3. Perşembe 2 Eylül 2011 günü sabah saat 07.15 te yazıyorum. Yukarıdaki tespitlerimden 35 gün kadar sonra NATO adlı emperyalist Haçlı Örgütün desteğindeki isyancılar, Tripoliye girdiler. Saddam kayıp, oğlu öldürüldü, eşi Cezayir’e sığındı.  

        Bin yıl önce Papa II. Urban, Papaz Piyer Lermit tarafından başlatılan Haçlı Seferleri, İslâm dünyasına yapılan saldırılarla Müslümanlığı Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere’ye hapsetme Planı, Özellikle Turan soylu Müslüman Oğuz Türkleri tarafından durdurulmuş, bu uğurda yüz binlerce Müslüman Oğuz Türk’ü şehadet şerbetini içmişti. Bin yıl sonra şimdi 2011 yılında Müslüman ülkelerin Müslüman Halklarının ve bu Müslüman ülkelerin Müslüman yöneticilerinin elleriyle ve dilleriyle Çağdaş Haçlı Seferleri olanca şiddetiyle NATO adlı ABD’li Haçlı Kuruluşun silahlı saldırılarıyla geliştirilmiş, İslâm dünyası Çağdaş Haçlılar tarafından demokrasi getirileceği vadiyle işgal edilmeye başlanmıştır. Bu, Çağdaş Haçlı İşgali, Bin yıl önceki Haçlı Saldırılarından daha ağır, daha gönül kırcıdır. Bin yıl önce Haçlılara karşı durmak için canlarını feda eden Müslümanların bugünkü torunları, özellikle Müslüman ülkeleri yöneten devlet adamlarının bir bölümü, şimdi kendi elleri, kendi dilleri, kendi gönülleriyle silaha sarılıp, Haçlılarla ittifak ederek onlara kendi ülkelerini teslim etmeleri, gerçek Müslümanlara ve gerçek Türk çocuklarına ne kadar acı veriyor. Haçlı Seferlerinin çıkış gayesi, Türkleri Anadolu’dan atmak, Orta Asya’ya sürmek, İslâmiyet’i Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere’ye hapsetmekti. İlk Haçlı Seferlerine katılan bir milyon dolayındaki Hıristiyan’ın karşılarına dikilen Kılıçaslan ve Kahraman Türk yiğitleri, bu Haçlı saldırılarını göğüslerinde söndürmüşlerdi. O günden bu güne kadar geçen nice yüz yıldan sonra 11 Eylüldeki İkiz Kulelere yapılan çakma saldırıları bahane eden George Bush,-Corç Buş- adlı ABD Başkanı: “İŞTE ASIL HAÇLI SEFERLERİ ŞİMDİ BAŞLAMIŞTIR” demişti. Bin yıl sonra, 2000 yılında başlatılan Çağdaş Haçlı Seferleriyle Müslüman ülkelerin üstüne olanca öfkeleri, kan kusan silahlarıyla çullanıyorlardı.

                                        Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE              

 

        ÇAĞDAŞ HAÇLI SEFERİNDE İŞBİRLİKÇİLER

 

        Çağdaş Haçlı Seferleri bu kez başka kılıkta yapılıyordu. Bu yeni Nesil Haçlı Seferlerinin mahiyetini çözebilmek için: www.bilgeata.com  da yakın bir gelecekte İnşallah yayınlayacağımız “Arap Ba’as Partileri BA’AS” Bölümünü mutlaka inceleyiniz. Bu Yeni Nesil Haçlı Seferleri bizzat Müslüman ülkelerin halkları ve özellikle başlarındaki yöneticileri tarafından üslenilerek, ciddi bir uygulama aşamasına getirilmiştir. Müslüman ülkelerin hükümet yöneticileri, bu yeni nesil Haçlı Seferlerinin ortağı, eş başkanları olarak atanmış, böylece İslâm dünyası kendi içinden kendi yöneticilerince Haçlı Seferlerinin Müslümanlar arasındaki görevlileri haline getirilmişlerdir. Bu yeni nesil Haçlı Seferleri ile Müslüman ülkelerin yöneticileriyle bir kısım halkları, etnik unsurları kendi ülkelerini, kendi yurttaşlarını, kendi zenginliklerini emperyalist Haçlılara teslim etmek için bir birleriyle çarpışarak, bir birlerinin gırtlaklarını sıkarak, bir birlerinin kanını içerek teslim etmeleridir. Bu Yeni Nesil Haçlı Seferleri sırasında Müslüman Ülkelerin Müslüman halklarının kendi vatanlarını,  Haçlılara teslim yarışları, henüz başka bir emsali görülmemiş bir Hıyanetin de şaheseri olarak tarihteki utanç yerini alacaktır. Bu Müslüman kılıklı halkların bir yandan Siyonizm’e karşı olduklarını söylemeleri, öbür yandan Evangelik Püriten, Judaizer ABD’li Siyonistlere kendi ülkelerini, kendi Yurttaşlarıyla savaşarak teslim etmeleri, daha da şaşırtıcı bir Müslümanlık yaşantısı olarak utanç duvarını bile utandıracak bir kepazeliğin örneğidir. Tunus, Yemen, Mısır, Libya, şimdilik bu Müslüman ülkeler, Haçlı destekli iç savaşlarla Haçlıların eline düşmüştü. Suudlar, Abudabi, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi 6-7 ülke ile Irak Haçlıların ellerinde olduğu düşünülürse, geriye kalan 10 dolayındaki ülke yakında ellerine geçer.

                                                Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE    

 

ÇAĞDAŞ HAÇLI SEFERLERİNİN ETKİ ALANLARI

 

        Bin yıl önceki Haçlı Seferiyle bugünkü Haçlı Seferlerinin arasında dağlar kadar fark var. Bin yıl önce Papa II. Urban, Papaz Piyer Lermit tarafından başlatılan Haçlı Seferlerinin inanç kökeni, Hıristiyan İnancıydı. O günkü Haçlıların gayeleri, iki ana hedefte toplanıyordu, İslâmiyet’i Hicaza hapsetmek, Türkleri Anadolu’dan atmaktı. Burada bir şeyin kuvvetle altını çizmem gerekiyor. Bin yıl önceki Haçlı Seferleri, sırf Hıristiyanlık gayesine yönelik bir hareketti. Hıristiyanlığı dünyaya egemen kılmak için yüz binlerce Hıristiyan yollara düşmüştü. Bugünkü Çağdaş emperyalist Haçlı Seferlerinin hiç bir noktasında Hıristiyanlık yoktur. Bugünkü Çağdaş Haçlı Seferleri, tamamen SİYONİZM kaynaklı, İsrail’i dünya’ya egemen kılmak için yapılan bir harekettir. Bin yıl önceki Hıristiyan ve Papa kaynaklı Haçlı Seferlerinde, Anadolu Türklüğünü Anadolu’dan Orta Asya’ya sürme güdüsü öne çıkıyordu. Bugün de Ermeni ASALA ile PKK’nın birleştikleri ortak nokta, Ermeni, Rum, Kürt ittifakı yaparak, bu üç unsurdan Ermeni, Rum ve Kürt Federasyonu kurmaktır. Bu, Ermeni Taşnak ve Hınçak komitalarının 1892 yılında aldıkları bir karardır. Bu karar Kürt aşiretlerini Osmanlılara karşı savaştırmak, Kürtleri Ermenilerin safına çekmek için alınmış uyduruk bir karar iken bu kere, şimdi PKK-ASALA işbirliğinde bu karar öne çıkartılmış durumda görünüyor. Bu kararları savunan pek çok Kürtçü ile görüştüm. Bunlar Kürtçe konuşan Ermeni kalıntıları olamaz mı? 

        Oysa bugünkü Siyonist Haçlı Seferleri, etnik unsurları, muhalifleri, aşiretleri kullanarak özgürlük, bağımsızlık, demokrasi, laiklik getirme görüntüsünde küresel emperyalistlerin Irak’ı Saddam’dan kurtarma, Iraklılara demokrasi getirme görüntüsünde Siyonist Mesut Barzani’yi Irak’ın Kuzey’inde egemen hale getirdikleri gibi bir şer planı uygulamaktadırlar. Şimdi de AKP Hükümetinin Barzani’yi tanıyacağı söyleniyor. Bugün Irak’ın Kuzey’inde peşmergeyi İsrail Genel Kurmayı  eğitmiyor mu? 240.000 Kürt Yahudi’si adı altında yetiştirilmiş, Mossad ajanı Irak’ın Kuzey’ine yerleştirilmedi mi? {Barzaniler TIKLAYINIZ}

        Küresel emperyalistlerle düz emperyalist Avrupalının hedeflerinden birisi ve belki de en dikkat çekicisi Türkler ekonomik, teknolojik ve bilimsel yönlerden gelişirlerse yeniden dünya imparatorlukları kurabilirler. Bunu önlemenin yolu, Türkleri ekonomide, siyasette, ticarette, teknolojide ve bilimsel bilgilerde ileri adım attırmamaktır. Türkiye’nin Orta Asya’ya sürülmesi ikincil bir seçenektir. Bu duruma Rusya karşı duracağı için, Birincil seçenek öne çıkartılıyor. Birincil Seçenek ise emperyalizmden bağımsız hareket edemeyen, bankaları satın alınmış, limanlarına el konulmuş, dış ticaret açığı alabildiğine kabarmış, finans piyasasının % 75’i ele geçirilmiş, dışa bağımlı olmaktan kurtulamamış bir Türkiye kurmak istiyorlar. Bu, Türkiye’nin kendi içinden bölünmüş, insanları köleleştirilmiş, yöneticileri emperyalistlerin buyruklarına girmiş, ne buyrulursa yapacak konuma düşürülmeye çalışılan Türklerin, Anadolu’da yaşamalarına ancak o zaman izin verebileceklerini Türkler, sakın unutmasınlar.

        ABD ülkesinin ve devletinin kuruluşunun her bir aşaması, her bir noktası–virgülü, SİYONİZM emellerini gerçekleştirmek üzerine kurgulanmış bir devlettir. Bu Siyonist devletin Hıristiyanlıkla ne işi olacak? Onlar köken olarak Hıristiyan inancından gelmekte iseler de sonraları PÜRİTENLİK ve JUDAİZERLİK, yani Yahudicilik inancını kabul ederek Evangelikleştiler. Bugünkü ABD kaynaklı Çağdaş Haçlı Seferlerinin Kökeninde Papa, Vatikan yoktur. Çünkü Vatikan, Papa, Papalık Örgütü, Siyonizm’e karşıdır. Dünyada en büyük, en etkili, en uzun soluklu imparatorlukları Türkler kurdular. Türk Devleti’nin Cumhurbaşkanlığı ambleminde 16 Türk İmparatorluğunun yıldızları parlıyor. Türk İmparatorluk yıldızlarına, şimdilik üç yıldızın daha eklenmesini önermekteyim. 1} Pontus Türk imparatorluğu, 2} Tırabzon Kuman Türk İmparatorluğu, 3} Mançu Türk İmparatorluğu.  Siyonistleşen Hazarya Musevileri olan Hazarya Türk imparatorluk bakayası Musevi Türkler, Musevileştikten ve Siyonistleştikten sonra gerçek Türk İmparatorluk felsefesinden ayrılarak, emperyalist, sömürgeci, baskıcı yönetimler kurmaya başladılar. Bunun en yeni örnekleri, Anglo-Britan İmparatorluğu, ABD’ Siyonist emperyalist imparatorluğu girişimidir.

                                                      Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE 

  

BREZİNSKİ, EHUT BARAK, GABİ AŞKENAZİ’NİN KÖKENLERİ

 

        İsrail Genel Kur. Başkanı Gabi Aşkenazi, bir zamanlar ABD’nin Ulusal Güvenlik baş danışmanı Zibiqniew Brezinski, İsrail Savunma Bakanı Ehut Barak Hazarya Türklerindendir. Dünyada 15 milyon Yahudi varsa bunun en az 13 milyonunu Hazarya kökenli Türk Museviler oluşturmaktadırlar. Bu gün ABD ülkesinde yaşayan Yahudilerin büyük çoğunluğu Hazarya kökenli Türk Musevilerdir. {Asenat Barzan TIKLAYINIZ.} Hitlerin soykırım yaptığı  6.5 milyon Yahudi’nin içinde bir tek İbrani kökenli Yahudi yoktu. Soykırım yapılanların hepsi Hazarya Türk Musevilerdir. Hatta Albert Einstein‘in kökeni de bu Hazarya Türklerine dayanmakta olduğunu söylemeliyiz.                          

        Bazılarımızın aklına şu sorular gelebilir. Mademki bunlar Hazarya Türklerindendir. O halde neden Mavi Marmara Gemisine saldırdılar? Bu sorunun yanıtı çoksa da sanırım bir-iki yanıt yeterlidir. Boy’lar, Oymaklar bölündükten sonra bazı boy ve oymaklar inanç yönünden, din yönünden ve dil yönünden farklılıklar göstermeye başladıklarında, asıl köklerine de yabancılaştılar. Bulgarlar, Orta Asya’dan ayrıldıktan sonra Slavlarla karışarak hem dillerini kaybettiler, hem de Hıristiyanlaştılar. Balkanlarda Yurt Tutan Arhuntlar, Karlar, Lelekler, Pelasklar Grekçenin etkisinde kalarak Grekleştiler. Roma’yı kuran Etrüskler Türk’tür. Buraları bin yıllarca Türk olarak yöneten bu Boylar daha sonra asıl kökleri olan Türklere karşı amansız birer yağı/düşman oldular.{İsveççenin Türkçe ile Benzerlikleri İsveçlilerin Türk Ataları. Lager Bring. okuyun. Kaynak yayınları.-Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz. Gene D. Matloock okuyun. Tony Turk TIKLAYIN.}RUM KİMDİR GÖRÜNÜZ:                          

        “Tanrı Kutsal kılası Nuh oğlu Yafes, Yafes oğlu Türk’e dek ulanır. Tanrı kutsal kılası İbrahim oğlu İshak, İshak oğlu Iysu-Iysu oğlu Rum’u andırır.” 3

…………………………………………………………………………………..………………

            3} Divan-ü lügat–it-Türk Kaşkarlı Mahmut Tdk. Yay Ankara 1939 C=1. sh=28

 

        2010 yılı içinde İsrailli yöneticiler arasında bir tartışma çıkmış, bir yetkili öbürüne: “Ey! Musevi, sen sus” şeklinde bağırıyordu. Musevi dediğine daha ağır söz söylüyorsa da biz bu sövmeyi almadık. Bu neyi gösterir diyenlerei: “İbrani kökünden gelenlerle, sonradan Musevileşenler arasındaki bir çekişmenin içten içe yaşandığını gösterir. Hazarya Türkleri GEN ve DNA tetkikleri yaptırırlarsa sonuç bilimsel olarak görürüler.

                                         Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE   

   

         “SAHTE İSA TEK GÖZLÜ KÂFİR OLABİLİR Mİ?”

 

        “İnancımızı onların Teolojisine bakıp desteklemeyeceğimiz halde, Müslüman âlimlerin, uzun zaman önce, bir DECCAL’IN geleceği hakkında uyarıda bulunmaları da oldukça ilginçtir. Bu, ŞEYTANİ LİDER ortaya çıktığında, C.F.R. harflerinden tanınabileceğini ileri sürüyor, ayrıca ‘TEK GÖZLÜ’ olacağına da işaret ediyorlardı.”

        Acaba bu, bizim bir dolarlık banknotlarımızın üzerine basılı İllimünati {Entrika Çemberi}’nin her şeyi gören gözü, Hourus olabilir mi? Britanica Ansiklopedisi’nin 1904 yılı baskısının İkinci sayısında, şu hayret verici paragrafa rastlıyoruz:

        {DECCAL, Muhammed’in Din’inde SAHTE İSA olarak bilindiği için, İslâm Din’ine de yabancı değil. TEK GÖZLÜ OLACAK VE ALNINDA C.F.R Harfleri yazacak, KÂFİR {CAFİR} kelimesinin harfleri. C.F.R= Concil Foreiğn Relation> DIŞ İLİŞKİLER KONSEYİ. 1914 yılında Başkan Woodrow Wilson tarafından oluşturulduğunda, yardımcısı Albay House ile Avrupalı komplocu ortakları Britanica Ansiklopedisi’nin haklarını satın aldılar. 1904 yılı origynal/orijinal baskısının 126. sayfasından yukarıdaki ifadeyi {Hadisi} çıkarttılar. Bereket versin ki, bu söylediklerimin doğruluğunu ispatlayacak bir kopyası bende mevcut.”

        C.F.R.=Concil Foreiğn Relation>ABD-Dış İlişkiler Konseyi.

                                             Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE    

 

         “DİKTATÖR DÜNYA DÜZENİ BM PROJESİ”

 

        “Emin olduğumuz bir şey var: Bu KÂFİR DECCAL ortaya çıktığında, YENİ DÜNYA DÜZENİ ile ilgili son rötuşları tamamlayacak. EFENDİLERİ ŞEYTANI memnun etmek için, İllimünati’li adamlar hiç durmadan ve hararetle siyasi, ekonomik ve dini açıdan küresel bir düzen kurmak için çalışıyorlar. Bu saydıklarımız yaratığın üç bacağı Hükümet, Para ve KÂFİR DİN. Amaçları, CEHENNEM EFENDİLERİNİ sevindirmek ve bu adamlara toplum üzerinde muazzam kontrol gücünü miras bırakacak, YENİ BİR DÜNYA DÜZENİ getirmek. Davalarını tamamlayabilmek için İÇ ÇEMBERDEKİ ADAMLAR yalan söylemeye, öldürmeye, çalmaya ve hatta toplumu yok etmeye can atıyorlar. Kötü ruhlu bu on adamın, bütün dünya üzerinde otorite sağlayabilmek için seçtikleri araç; BİRLEŞMİŞ MİLLETLER {BM} BM. Bu güne dek zayıf kaldı. Deklarasyonların veya yaptırımların uygulanabilmesi için BİRLEŞİK DEVLETLER {ABD} SİLAHLI KUVVETLERİNE İHTİYAÇ DUYDU. BUNDAN DOLAYI DÜNYA’DAKİ BÜTÜN SİLAHLI KUVVETLERİ BM:İN ÇATISI ALTINDA TOPLAMAK İÇİN KUMPAS KURULUYOR. İLLİMÜNATİLİ ABD BAŞKANI BİLL CLINTON, BU PROJEYE İTAAT ETMEK İÇİN, 25 NUMARALI BAŞKANLIK KARARNAMESİNİ {PDD} AÇIKLADI. PDD 25, BİRLEŞİK DEVLETLER ASKERİ YETKİLİLERİNDEN, BM. ÇATISI ALTINDAKİ YABANCI KOMUTANLARIN EMİRLERİNE UYMALARINI İSTEYEN BİR MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ MUHTIRASIDIR. AMERİKAN TARİHİNDE İLK KEZ ABD. ASKERLERİNDEN YABANCI KOMUTANLARIN EMİRLERİNE UYMALARI İSTENİYOR, AYRICA DA BU ABD. ANAYASASININ DOĞRUDAN DĞRUYA İHLÂLİ ANLAMINA GELİYOR.

        Yeni Dünya Düzeninin Kumanda Merkezi BM. Şimdi bu düzene yaltaklanmayı reddeden ülkelerde çıkacak iç ayaklanmaları durdurmak ve bu milletlerin egemenliklerine karşı saldırı başlatmakla yetkilendiriliyor. Eğer her hangi bağımsız, bir devletin cumhurbaşkanı veya başbakanı, illimünati İç Çemberi’nin gizli direktiflerine karşı gelirse, bağımsız bir ulus olan Panama ABD, tarafından nasıl işgal edilip, lideri Manuel Noriega tutuklandıysa, o ülkeye de saldırılacak ve işgal edilecek.”

                                                    Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE 

 

“VATANSEVER AMERİKALILAR AYAKLANACAKLAR MI?

 

        “İç Çember yakın gelecekte, diktatör İllimünati yönetimi altında yaşamanın ne kadar keder verici, ne kadar zor olduğunu anlayan Amerikan halkının, belki de birkaç demokratik ülkenin vatandaşlarının Ayaklanabileceğine inanıyor, İllimünati’nin en büyük korkusu, ABD’ de deki vatanseverlerle Hıristiyanların ayaklanıp alçak yöneticileri yerinden etmesi. İşte bu yüzden Alvin ve Heidi Tofler, Newt Ginfrich’in hararetle övdüğü Güç Vardiyası ve yeni bir Medeniyet Yaratmak adlı kitaplarında, tutucu Hıristiyanları kötülüyor ve milliyetçi vatanseverleri Üçüncü Dalga Küresel Medeniyetinin kurulmasına karşı gelen ‘karanlık Çağlardan’ kalma tehlikeli tehditler olarak gösteriyor.” 4

……………………………………………………………………..

            4} İllimünati EntrikaÇemberi. Tex Mars Timaş Yayınları Çeviren Ali Çimen Petek Demir 1996. 3. Baskı sh=212, 213, 214

 

Bu, tıpkı Afganistan, Irak, Mısır, Tunus, Libya’nın işgal edildikleri gibi öteki bağımsız ülkelerin de işgal edilerek ele geçirilmesinin aynısıdır. Bu Plan ABD’nin Siyonist efendilerinin direktifleri ile olmaktadır. Bu, İllimünati-Entirka Çemberinin gizli direktiflerine uymayan ülkelerin liderlerini kıskıvrak yakalamakta, karşı duranları veya durması mümkün görünenleri yok edecek olan bir şer halkasıdır.

        ABD. Anaysa’sının ihlâli sonucunu doğuran ABD. li askerlerin yabancı bir komutan’ın komutasına girmesi ile ilgili olarak bu araştırmamızda sözünü ettiğimiz komutan Somali’de ABD. Askerlerine komuta eden Türk General Çevik bir olsa gerektir.

        Tex Mars’ın anlattığı Britanica Ansiklopedisinden alıntılanan Hadis-i Şerif ile ilgili olarak şunları söyleyebiliriz.

        “Mesih Deccal’ın bir gözü sakat olacak. Mesih Deccal’ın gözü pörtlek, pertlek olacak. Deccal’ın gözü salkımından dışarı fırlamış iri bir üzüm tanesi gibi olacak. Hadis-i Şerife göre Deccal’ın fizik yapısı da insanı ürküten, ürperten bir tipte olacak. Görünüşü korkunç bir yaratık olacak. Alnında K.F.R. {C.F.R} –K Â F İ R- yazılı olacak.”

        İngilizler bizim K harfimizi C harfiyle de karşılarlar. Bu hadis-i Şerif’te K.F.R. şeklinde yazılan söz, İngilizce C.F.R. şeklinde yazılır, KÂFİR okunur. Aslında Tex Mars’ın tespitine göre bu söz, K.F.R. yani KÂFİR sözünden başka bir anlama gelmemektedir. Buna göre Amerikanlıların 1914 yılında kurdukları, C.F.R.=Concil Foreiğn Relition> Dış İlişkiler Konseyi, YENİ DÜNYA DÜZENİ, dünyayı işgal etmeye yönelik planların, projelerin yapıldığı, komploların, ihtilalların planlandığı bir kuruluş olması bakımından Tex Mars bu tespiti bu hadis-i Şerife dayanarak ortaya koymaktadır. Protestan Evangelik Püritenler ise Milenyum’da yani 2 bininci yılda İsa Mesih adı altında DECCAL’I yeryüzüne indireceklerini, bunun için BOP. Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek istediklerini, bu Proje ile Hıristiyanlığı Milenyum’da yani 2000. bin yıldan itibaren dünyaya egemen yapacaklarını söyleye gelmekteydiler. 2000 yılı yılbaşı başladığında bizdeki televizyon sunucuları, Milenyum sa’rasına tutulmuşlardı. Televizyonlarda sunum yapan veya program sunan bazı bilgisiz kişiler, MİLENYUM diyor da başka bir şey demiyorlardı. Oysa Milenyum; YENİ DÜNYA DÜZENİ’NİN, BOP. Büyük Ortadoğu Projesi ile önce Ortadoğu’yu ele geçirmek, ardından bütün Orta Asya, Uzak doğu, Afrika’yı egemenlikleri altına alma projesi idi. Nitekim 2003 yılı başında Irak’ı işgal ederek egemen bir devleti yok edip, Irak’ın Kuzey’inde Yahudi Dönmesi Mesut Barzani’ye bağlı bir yönetim kurdurdular. Bu yönetimin adına da Kurdistan dediler. Yahudilerin Tevrat’ta: “ARZ-I MEV’UD> VA’DEDİLMİŞ TOPRAKLAR” olarak adlandırdıkları bu topraklardan bir bölümünü kopartarak aldılar. Adına da Kurdistan demeleri Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürt kardeşlerimizi, Kurdistan adıyla kandırmaktır. Çevredeki Kürtlere; bakınız Erbil Merkezli Kurdistan ne kadar gelişti. Refah düzeyi ne kadar arttı, kişi başına düşen geliri ne kadar çoğaldı diyerek iç karışıklıkları artırmak, kitlesel isyanlar çıkarttırmaktır. Barzani yönetimini Hükümete resmen tanıtmak istiyorlar.

        Kürt kardeşlerimizin emperyalizm’in oyunlarına gelmeyeceğine inanıyorum. Artık dünya âlem şunu bilmelidir ki, yeni kuşak Kürt gençlerimiz artık uyandılar. Ne kendilerini, ne ailelerini bir maceraya atmayacak kadar bilinçlendiler. Onlar okumak,    yazmak, bir iş ve meslek sahibi olmak, eşlerini ve çocuklarını rahat yaşatmak istiyorlar. Bu da her gencin en doğal hakkıdır. Bu hakkın yerine getirilmesi ise Devleti yönetenlerin başta gelen sorumluluğudur.” 5

……………………………………………….

            5} Mavi Marmara Bilge Ata Tıklayınız. {alıntı}

        Yukarıdaki dosyayı 2010 yılı Aralık ayında yayına sunmuştum. Bu dosya dikkatle incelenirse, bugün Tunus, Libya, Mısır, Yemen, Suriye’nin başına gelenleri, yakında İran’ın akıbetini, özellikle Kaddafi’ye yapılan saldırıların tarafımızdan görülmüş ve insanlığın dikkatine sunulmuş olması, bizim açımızdan görevimizi yaptığımız anlamına getirilmelidir..

                                         Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE                

 

       BOP ve “İSLAMİC SACRET STATE”

 

        Emperyalistler, bazı Müslüman yöneticiler ve Müslüman halkalara, Çağdaş Haçlı Seferlerini icra ettiriyorlar. Müslüman Halkların bir bölümünün, kendi elleriyle, kendi kardeşlerinin kanını dökerek, Müslüman ülkelerin Siyonist emperyalistler adına işgal ettirmekte olmaları, cidden esef vericidir. Cenab-ı Allah Zül Celâl’e olan dualarımız, Müslümanları, bu emperyalistlerin şerlerinden ve onların işbirlikçilerinden kurtarmasıdır. 

        Yüz yıllardan beri Gayr-ı Müslim ayağı değmediği halde bu kere Gayr-ı Müslimler tarafında masa başında: “İSLAMİC SACRET STATE> -ÇAKMA- İSLÂM YÖNETİMİ- adı altında HİCAZI BÖLECEKLERİ BİR PLANI UYGULAMALARINA ÇOK AZ KALDI. Yukarıdaki BOP Haritasına bakınız. Bu şer projesi ile Kızıldeniz’in kıyısında Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere’nin Suudlardan BÖLÜNEREK AYRI PARÇA HALİNDE Bölündüğünü, küçük bir kara parçasına sıkıştırılmış bir HİCAZ Haritası görülmektedir.  Bu BOP Haritasıyla, bundan sonra MÜSLÜMANLIK HİCAZA, MEKKE-i MÜKERREME İLE MEDİNE-İ MÜNEVVERE’YE HAPSEDİLECEKTİR. İslâm topraklarının Müslüman halklar tarafından Siyonist emperyalistler adına işgal edilmesi işlemi ve eylemi ise, 2011 yılı başında bizzat Müslüman halkların kendileri ve bir takım yöneticileri tarafından başlatıldı. Müslüman ülkelerin bir kısım yöneticilerinin ve kandırılmış halklarının eliyle İslâm dünyasında gerçek Müslümanlık yok edilerek, yerine Hz. Muhammed {s.a.v} Efendimizi reddeden bir imansız sistem ile üç Dinden oluşturduklarını öne sürdükleri  çakma bir din, SİYONİST BİR DİN, getirecekler. Hz. Muhammed {s.a.v} Efendimizi dışlayan Âhir Zamanın son Elçisini: “KELİME-İ TEVHİD’DEN”  çıkartan imansız bir proje uygulanacaktır. Bazı cahil ve siyasal olarak şartlandırılmış kimselerin, şu olanları kavrayamamaları, üzerimize yıldırım gibi yağan bu şerri öteleyemez. Bundan çok değil birkaç yüz yıl önce bugünkü İspanya, Müslümanlarla ve Müslümanlıkla dolup taşıyordu.  O günkü Müslümanların kurdukları Medeniyetin kalıntılarından çok azı şimdiki Hıristiyan İspanya’da yaşayabilmektedir. Bunları sorup öğrenebilirsiniz. Şimdi o Kutlu İslâm Medeniyetinin yerinde, Haçlı Faşinglerinin arsız çığlıkları yankılanıyor. Endülüs Müslümanlarından bir tek kişi bile orada yaşamıyor. Sebeplerine sarılmazsak, akıbetimiz onlardan daha parlak olmayacaktır. BOP Projesi kapsamında uygulanacak bu Projenin hayal ürünü olduğunu savunacak; “Bize hiç kimse hiçbir şey yapamaz” diyerek, kof kabadayılıklara soyunacak bir takım lafazan Müslümanlar, şunu iyi bilsinler ki, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi, Hüsnü Mübarek gibi diktatörlerin de elleri armut toplamıyordu. Onların düzenli orduları, kara, Deniz, hava kuvvetleri vardı.  Irak’ın hava kuvvetleri komutanlarından pek çoğu bir cemaate ve bir şıha bağlı olarak yaşıyorlardı. Bu Hava Kuvvetleri komutanlarına cemaat ve tarikat şıhları uçaklarını havalandırmamak emrini vermişler, Saddam’dan kurtulma görüntüsünde ABD’li Siyonist emperyalistlerin Irak’ı işgaline ortak olmuşlardı. Benzer uygulamaların benzer sonuçlarını Türkiye ve öteki ülkelerde görmemek için hiçbir gerekçe bu gerçeği örtemez. Tunus, Mısır, Yemen, ve Libya’da ayaklanan halkların bu tür bir oluşumun içinde olmamaları için hiçbir seçenek ileri sürülemez. Ora halklarının cemaat ve şıhlarının verdikleri buyrukların ilahi buyruklar olduğu, kabul ettirilmiş halklar oldukları gerçeğini de akıl defterinden uzak tutamayız. Türkiye’de bazı kasabalarda etkin olan bazı cemaat ve tarikatlar, seçim sırasında liderinden gelecek emirleri beklediklerini, emir geldikten sonra haşa Cebrail aleyhisselâm’ı dahi görseler, Cebrail de liderlerinin kendilerini bir uçuruma yuvarlayacağını haber de verse, o cemaat, o müritler yine de bu emre itaat ederler. Müslümanlar lutfen azıcık gözlerini açsınlar. ABD de bir tarikat müritlerine Cennet’i va’detmiş, bunun yolunun, bir apartmandan atlamak olduğunu söylemiş. Müritler verilen emre uyarak çok yüksek binadan peş-peşe atlamışlardı.

        “Müslümanlar neden Müslümanlıklarını ancak modern hayat içinde sürdürebileceklerine inanıyorlar?”

        “Ya gelenek içinde, ya modernite içinde kalarak… Geleneğin içinde kalarak bir mistisizme bağlanması gerekiyor. Çünkü o her an va’atte bulunuyor. Türkiye’de yaşamış ne kadar şeyh, üstad, lider, parti başkanı varsa hepsini tanıyorum. Hepsinin bir KÂHİN olduğunu biliyorum. Hepsi CEMAATLERİNİ şöyle yönlendirdiler. ‘Falanca gün her şey çok iyi olacak? Bunun için bir eyleminiz mi var? Çünkü Hazret rüya gördü. Bizim eylemimiz olmadan nasıl iyi olacak diye hiç kimse sormadı, hâlâ da sormuyor. Müslümanlar tekrar tarihe dönmek istiyorsa akla dönmeli” 6

………………………………………………………..

            6} Atasoy Müftüoğlu Yeni Şafak gazetesi 26 Eylül 2011 S:9

 

        Bu konuları daha derinlemesine incelemek isteyenler, İngilizlerin ta 1710 lu yıllarda bundan üç yüz yıl önce Osmanlılara 10 kadar casus gönderdiklerini okumalılar. Bu casusların Türkçe, Arapça, Farsça, Kur’n-ı Kerim, Hadis, Tefsir, Fıkıh gibi İslâmî ilimleri öğrendiklerini, her birinin bir dergâh’ta ulu şıhlar olduklarını, hatta içlerinden birisini Mr. Hempher’i Necef’te görevlendirdiklerini görüyoruz. Bu Hempher, Necidli Abdül Vehhab Bin Muhammed adlı bir genci ele geçirerek ona, iyi yetişmiş, Ortadoğu kızlarına benzer bir İngiliz kız casusu, MÜT’A nikâhı ile nikâhladığını görüyoruz. İngilizlerin bugünkü Vehhabiliği bu kişiye kurdurduklarını, bu kişiyi içkiye alıştırdıklarını, Kâbe’nin bir put olduğuna ikna ettiklerini Mr. Hempher açıklıyor. İngiliz Dışişleri Bakanlığında Osmanlı Sultanı, Osmanlı Şeyh’ul İslâm’ı, Necef’teki Şii Ayet’ullah’ı, İran Şah’ı gibi giyinmiş, onlar gibi düşünen onlar gibi yaşayan adamlar yetiştirdiklerini lutfen okuyunuz. Bunları böyle yetiştiren emperyalistler, tarikat şıhlarını, cemaat liderlerini mi yetiştiremeyecekler? Onlar kimlerin nerelere yerleştirileceğini, bunların nasıl kullanılacaklarını en iyi etüt eden emperyalistlerdir. Bunun için küçücük BRİTANİA Adalarından çıkmışlar, koskoca dünyaya; “GREAT BRİTNİA İMPERİUM’u, “Dünyada Güneş Batmayan Büyük Britanya İmparatorluğunu kurmuşlardır. {Not: geniş bilgi için Bakınız. Yüzleşme Doktrini Rüstem Kocadurmuşoğlu –Bilge Ata- Zirve basım evi Adana 2002 S=210} Osmanlı Padişahları gibi düşünen, Şeyh’ul İslâm gibi şer’i fetvalar veren, onların birebir kopyası olan bu adamları yetiştiren emperyal güçler, tarikat şıhları, cemaat önderlerini yetiştiremez sanıyorlarsa Eshab-ı Kehif Uykusundan uyansınlar.   

        Şu açıkladıklarımız o devirlerde bire bir yaşanmış, daha sonraki devirlerde 1920 yılında ise 200 küsur yıldan 1710 dan beri Der’iye adlı çöl Kasabasında eğitim verdikleri Muhammed Bin Sud’un çocuklarını çölden çıkararak, Mekke Şerifi Hüseyin Bin Tallal’ı yaka-paça ederek Kıbrıs Adasına hapsettikleri de mi hayal ürünüdür. üseyin Bin Tallal’ı yakapaça ederek Kıbrıs Adasına sürdükleri şimid adına Suudi arabiya denilen toprakları suudlara teslim ederek tepe tepe kullandıkları da hayal ürünüfür?Bir zamanlar yanına bin temenna ile yaklaşılamayan Saddam’ın idamı da mı hayal ürüdür? Onların BA’AS’çıların kellerinin kopartılması hayal ürünü olarak mı görülüyor? Yukarıdaki tespitlerimize göre Condolezza Rice’ın “22 İslam Ülkesi yeniden dizayn edilecek, bunların içinde Türkiye de var”  demesinin ardından çok az bir zaman geçtikten sonra ARAP BAHARI adlı Siyonist emperyalist Proje ile Arap diktatörleri bir-bir devrilmedi mi? Bu da mı Hayal ürünü?

                                          Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE  

                                                                                                               

BOP’UN RESMEN TANINMASININ BAŞLANGICI İRAN’DIR

 

        İran’ın geliştirmiş olduğu kıtalar arası füzelerden İsrail’in ve ABD’lilerin canlarının kurtulması için FÜZE KALKANININ KONUÇLAMASI gündemimizi işgal ediyor. Öyle ya, ABD’li Siyonist Hıristiyanlarla İsraillilerin canları çok kıymetliydi. Filistinli Müslümanlarla, Irak’ta öldürülen bir buçuk milyon Müslüman’ın canları yoktu. Bırakınız bir buçuk milyonu, ABD’lilerden üç kişinin burnu kanasa, ABD’liler burun kanatanların kökünü geçirme hakkına sahiptirler. Ama kendileri bir buçuk milyon Müslüman’ı öldürdüklerinde bu, onların en ulvi hakları sayılmaktadır. Fransızlar Cezayir’de Bir buçuk Milyon Müslüman’a GENOCİD uygulama hakkına sahiptir. Çünkü onlar Avrupalı ve ABD’lilerdir. Onlar seçkindirler. Öldürmek, köleleştirmek, yok etmek onların en doğal haklarıdır. Ötekiler ise öldürülmek, toprakları yağmalanmak, sömürülmek, bu seçkin Masterlerin, Mösyölerin köleleri olmak için yaratılmışlardır. ABD’li Püritenler, Kenani dedikleri öteki ulusları öldürme hakkına sahiptirler. {Mavi Marmara TIKLAYINIZ} ABD’liler, füze kalkanı Projesinin Türkiye’de konuşlanmasını istiyorlar. Bazı Türklerin tepkisini önlemek için Türkiye ile İsrail arasında yapay bir sürtüşme projesi ortaya atılıyor. Bu sürtüşmeyi gündeme getirmek için Mavi Marmara Gemisi olayı yaşanmış olamaz mı? Füze kalkanı Projesinin konuşlanmasının alt yapısı, Türkiye-İsrail gerginliği üzerine inşa edilmiş olamaz mı? “ONE MİNUTE” hep bu konunun parçası olarak ortaya saçılmış olamaz mı? Bu konularda Milletin kuşkusu artıyor.

        Türkiye Başbakanı Recep Erdoğan, Malatya’da kurulacak; “Erken Uyarı Sistemleri” hakkında konuşurken, Malatya‘da füze kalkanının kurulmayacağını, bunun Macaristan’da kurulacağını söyleyerek,  Malatya’ da Füze Kalkanı kurulacak diyerek itiraz edenlerin yanlış konuştuklarını söyledi. Oysa Malatya’da kurulacak olan “Erken Uyarı Sistemleri ile İsrail, ve denizlerde konuşlanmış olan ABD’nin 6 filosuna erken uyarı destekleri verilecektir. Böylece İran’dan atılan bir füze bu Sistem ile derhal gözlenecek, böylece koruyucu tedbirler alınacaktır. Bu erken uyarı Sisteminin komuta merkezi Almanya’da olacaktır. Bu iş böyle olmamış olsaydı, “Erken Uyarı Sistemini” de Macaristan’da kurarlardı. Malatya KÜRECİK’TE kurulacak bu radar sistemleri, öyle bir coğrafyada kurulacak ki, buradan bütün İsrail, Ortadoğu, İran, Akdeniz, Kızıldeniz, Umman Denizi, Hint Okyanusu ve öteki alanlar gözlenebilmektedir. Burası sanki Çukurova’da Ön Türklerin kurdukları kalelere benzemektedir. Her kale bir diğerini görecek şekilde inşa edilmiştir. En baştaki kalede yakılacak erken uyarı ateşi, yarım saat, en çok bir saat içinde {Ön devirlere göre} 150 iki yüz kilometre ötedeki kalelere ulaşabilecek bir konumda inşa edilmişlerdir.        Türkiye İsrail’e pek çok alanda bağımlı hale getirilmiş, bu bağımlılık gittikçe de artmaktadır. Değişik kimyasallar, maden cevherleri, makineler, mensucat ürünleri, kağıt ürünleri, metalik eşyalar, Heronlar, hibrit/zürriyetsiz, dölsüz tohumlar, elektronikten ilaç sanayi’ine dek her alanda İsrail’den ithalat yapılmaktadır. Tarımla uğraşan Türk çiftçisinin üzüntü ve öfke ile açıkladıkları İsrail’den dölsüz tohum ithalatı niçin durdurulmuyor? İsrail’den yapılacak ithalat, başka ülkelerden de yapılabilir. Milletimizin büyüyen kaygıları, İsrail’in dölsüz, hibrit tohumların genlerine Türkleri yok edecek programlar yerleştirmeleri endişesi başta olmak üzere, sakatlık, zürriyetsizlik/kısırlık, hormon bozukluğu riski, daha niceleridir.

        Ben şahsen İran-Fars yönetiminin Türklere yaptıkları aşağılık zulümleri en yakından bilen bir kişiyim. 1925 yılına kadar İran’ı Kacar Türkleri yönettiler. 1925 yılında Şah Rıza Pehlevi’nin babası Rıza Pehlevi, isyan ederek Türk Yönetimini devirdi. Kacar Türklerinin son Şah’ının yakın akrabaları benim köyümde oturuyorlar.  İran’ın bilinen 2.500 yıllık tarihinin en az 2000 yılı Türk tarihidir. 2011 yılı itibariyle İran’da 42 milyondan daha fazla Türk yaşıyor. Onların özgürleşmesi en çok biz Anadolu ve öteki Türk soyluları sevindirir. Ama İran’ın küresel emperyalist Siyonist-Judaizer ABD’lilerce bombalanarak, iç karışıklıklar çıkartılarak ve özellikle Türk soyluların hedefe sürülerek kirli bir oyunun tarafı haline getirilmeleri, BOP Projesi kapsamında İran’ın çökertilmesi, bu topraklara Siyonistlerin yerleşerek hükmetmeleri, en çok biz Türkleri kahredecektir.

        Malatya KÜRECİKTE kurulmasına izin verilen Erken Uyarı Sistemlerini, neden daha önce kurdurmadılar da şimdi kuruyorlar? O zamanlar henüz Irak işgal edilmemiş, Tunus düşmemiş, Mısır ele geçirilmemiş, Libya NATO tarafından işgale uğramamış, Yemen tek parça halinde kendi işinde gücündeydi. Suriye ise o zamanlar karıştırılmamıştı. Bütün bunlar başarıldıktan sonra en zorlu düşman olarak gördükleri İran kaldı. Şimdi İran’ın işinin bitirilmesi gerekiyor. O halde Erken Uyarı Sistemleri KÜRECİĞE kurulmalıdır. Türkiye’yi yöneten kadrolar, bunları Yüce Türk Millet’i ve öteki ulusların bilmediklerini sanıyorlarsa, çok aldanıyorlar. Bunları Milletimiz kendi oğullarını tanıdıkları gibi biliyor. KÜRECİK’E kurdurulacak Erken Uyarı Sisteminin başka maksatla kurulduğunu savunacaklar, Milletimizi hiçe saymış olurlar. Siyonizm’in saldırılarıyla İran çökertilirse Küreciği gezenler, çocuklarına: Siyonist emperyalistlerin İran’ı vurmaları için Erken Uyarı Sistemine AKP Hükümeti, Başbakan Erdoğan’ın izin verdiğini içleri burkularak anlatacaklar.

        20 Eylül 2011 tarihinde İsrail ile, Güney Kıbrıslı Rumların Kıbrıs’ın doğusunda petrol ve doğalgaz aramaları Türkiye’yi yönetenlerin tepkisine yol açıyor. Oysa aynı Türk yönetimi 24 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs’ı toptan AB ye girmeye yöneltmiş, bu girişimde güney Kıbrıslı Rumların HAYIR oyu kullanmalarına rağmen: “BİR ADIM ÖNDE OLMAK” “ÇÖZÜMSÜZLÜK ÇÖZÜM DEĞİLDİR.” Çıkışlarıyla AB’ye girdirilmişlerdi. Şimdi özellikle AB ortağı olmak gücünü kullanarak, platform kuruyor, petrol ve doğalgaz arıyorlar. Bugün ABD saatiyle saat 4.30 da, Türkiye saatiyle 23.30 da Türkiye Başbakanı Recep Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama, görüşeceklermiş. Oysa ABD’nin dışişleri Bakanı Hilary Clinton ile görüşen Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na Kıbrıslı Rumların petrol ve doğal gaz aramalarını desteklediklerini açıklamıştı. Onlar bir tarafı destekledikleri zaman öteki taraf için işlerin kolay olacağı sanılmasın.

Haçlı saldırılarının gerçek mahiyetini dikkatle incelersek, konu kendiliğinden gün yüzüne çıkar. Bu yapılanlar artık ayan beyan ortaya saçılmıştır. Allah {c.c} ise En Büyüktür. O’ndan Büyük Yoktur. İnsanlar tuzak kurarlar, Allah ise bütün tuzakçıların tuzaklarını yerle bir etmeye Muktedir olan Tek ve Biricik Yaratanımızdır.  Oynanan emperyalist Siyonist oyunları en iyi O Bilir. Olanları, olayları, Cenab-ı Hak {c.c} elbette bir gün soracaktır. Dualarımızın Kabulünü Yüce Allah’ımızdan Niyaz ederiz.      

                                              Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE  

 

        İSLÂM ÜLKELERİ LİBYA GİBİ MASADA MI BÖLÜŞÜLECEK?

 

        Emperyalistler, işgal ettikleri Irak’ın Kuzey’inde Mesut Barzani’ye ayrı bir bölge vererek Irak’tan ayırıp Federasyon kurdurdular. Bu şer Haritasının adına da BOP. Büyük Ortadoğu Haritası dediler. İslâm Ülkelerini masa başında bölen, haritalarını değiştiren emperyalist güçlerin Libya ile yetineceklerini sanan avanaklar avuna dursunlar. Bu kan kusan saldırgan emperyalistler şimdi Libya’nın varili bir dolara mal olan petrollerini Kaddafi’nin elinden aldılar. Genişletilmiş Kuzey Afrika ve BOP Projesinin Eş Başkanı olduğunu en az 30 kere tekrarlayan Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın “Cidde Ekonomik Forumu”undaki konuşması şöyle:

 

        “Bizim Libya ile ilişkimiz petrol ilişkisi değil. Bunu Libya’daki kardeşlerimiz de biliyor. Trablus’un da Bingazi’deki her bir fert bizim kardeşimizdir. Kardeşliğimiz atasözlerimize bile girmiştir. Bizim Libya’ya askeri operasyon konusundaki endişemiz son derece haklıdır. Geçmişteki bu tür operasyonların zararlarını gördük. Paris toplantısını elbette sorgulayıp, endişeleneceğiz. Libya’ya insani yardım operasyonu sadece BM şemsiyesinde olmalıdır. Biz Türkiye olarak NATO’ya da görüşümüzü bildireceğiz. Ardından kamuoyuna bilgi vereceğiz. Bu arada TBMM’de milletvekillerini bilgilendirmek için oturum yapacağız. Dışişleri Bakanımız muhalefet partilerini bilgilendirecek bölge ülkelerinde Libya’ya petrol operasyonunun yapıldığı algısının oluşması bizim haklılığımızı gösteriyor.” 7

……………………..………………………………..

7} Dünya gündemi/net

 

“Erdoğan Cidde Ekonomik Forumunda Libya’ya ait operasyonla ilgili açıklamalarda bulundu:

        “Libya halkı mutsuzken biz mutlu olamayız. Biz her ülkenin toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına saygılıyız. Hiçbir ülke üzerinde gizli hesabımız olamaz. Türkiye’nin ekseni bellidir ve gayet açıktır.

        Libya kan ağlarken biz elimiz kolumuz bağlı oturamayız. Türkiye bölgenin huzur ve istikrarı için bütün taraflara diyalog çağrısını sürdürecektir. Biz o ülkelerin yer altı zenginliklerinin peşinde değiliz. O ülkelerin halklarının yanındayız. Biz bölgesel barış için çalışıyoruz.” 8

…………………………………………………….

8} http://demokrathabertr.wordpress.com http://www.gazete5.com

 

            Davutoğlu İstanbul’da Libya’ya saldırıp masada bölenlerle el sıkışıyor. {alıntı}

       

        “Libya’yı aylardır bombalayan işgalci güçler, kendileri de gerici, ırkçı ve yağmacı olan Libyalı işbirlikçilerle birlikte İstanbul’da toplandı. “Temas Grubu” toplantısında Ahmet Davutoğlu, müdahaleye yalanlarla arka çıktı.

Toplantıya 32 ülke, Libya Ulusal Geçiş Konseyi katılıyor. 32 ülkeden 18’i dışişleri bakanı düzeyinde temsil edilecek. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da toplantıya katılmak için İstanbul’a geldi.

        Açılış konuşmasını Türkiye ve bölgenin ABD’ye yakın bir dış politika yürüten ve Arap Baharı sürecine doğrudan doğruya müdahil olan ülkelerden ev sahibi Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri temsilcileri yaptı.

        Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, konuşmasında Libya’da sivillerin korunması konusunda çok fazla yol alındığını iddia etti. Libya Başsavcısı Muhammed Zikri Mahcubi’nin dün yaptığı açıklamaya göre Mart ayının sonundan bu yana Libya’da hava bombardımanları nedeniyle 1108 kişi öldü, 4537 kişi yaralandı. Mahcubi, bu zarar nedeniyle NATO Genel Sekreteri Andres Fogh Rasmussen’i insanlık suçundan yargılamayı düşündüklerini söyledi.

        Artık Libya’daki Ulusal Geçiş Konseyinin daha geniş bir uluslar arası kabul görmüş durumda olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti: “Ancak daha güvenilir ve halkın meşru taleplerine cevap veren bir geçişin oturtulması çok önemli.

        Oysa BM’nin söz konusu kararı, kesinlikle Libya’da bir rejim değişikliğini öngörmüyordu. Davutoğlu, başından bu yana İngiltere, Fransa ve ABD’nin söylediği yalanı İstanbul’daki toplantıda bütün dünyanın gözü önünde tekrar etti.

        İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini ise bundan sonra BM Genel Sekreteri’nin Libya Özel Temsilcisi Abdelilah El Hatip’in görüşmelerden tek sorumlu kişi olmasının kararlaştırıldığını, bu konuya Libya Temas Grubu toplantısının sonuç bildirgesinde de değinileceğini bildirdi.

        Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, geçtiğimiz günlerde Kazakistan’a yaptığı gezide “Temas Grubu kendi kendisine göre tayin etmiş ve niyeyse BM kararının nasıl yerine getirileceğinden kendini sorumlu kılmış bir yapı. Uluslararası hukuk açısından hiçbir meşruiyeti yok” demişti.” 9

……………………………………………………………

                9} http://demokrathabertr.wordpress.com/2011/07/16/istanbulda-libya-kan-pazarligi/

 

        “BAŞBAKAN Erdoğan’ın Kuzey Afrika turu kapsamında ziyaret edeceği Libya, bugün Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve İngiltere Başbakanı David Cameron’ı ağırlıyor. NATO’nun Muammer Kaddafi’ye karşı harekete geçmesine önayak olan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve İngiltere Başbakanı Cameron bugün sürpriz bir ziyaret için Libya’ya gittiler. Sarkozy ve Cameron böylece Libya’daki devirimin ve Kaddafi’nin koltuğundan indirilmesinin ardından ülkeyi ziyaret eden ilk Avrupalı liderler oldular.  İki lider, Başkent Trablus’ta Ulusal Geçiş Konseyi {UGK} Başkanı Mustafa Abdulcelil ile görüştüler.”

                                                 Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE     

 

“MÜTTEFİKLERE ANLAŞMALARDA ÖNCELİK VERİLECEK”

 

İKİLİNİN ZİYARETİ SIRASINDA DÜZENLENEN ORTAK BASIN TOPLANTISINDA ABDÜLCELİL, LİBYA’YA MÜDAHALE EDEN MÜTTEFİKLERİN ANLAŞMALAR KONUSUNDA ÖNCELİKLİ BİR KONUMDA OLACAĞINI, ancak sürecin şeffaf yürütüleceğini söyledi. UGK’ nın müttefikleri ve dostlarıyla daha önceden bir anlaşma yapmadığını da sözlerine ekleyen Abdulcelil, Müslüman bir halk olarak, bu girişimlerden duyduğumuz memnuniyeti göstereceğiz..” 10

…………………………………………………………..

         10} Hürriyet Planet. 14 Eylül 2011                                                                                                        

 

        Abdulcelil sözlerinin arasına hemen Müslümanlığı sokuşturarak emperyalistlere peşkeş çektikleri Libya’nın yer altı servetleri üzerinden yaptıkları kirli pazarlıklara Yüce Müslümanlığı nasıl da kullanıyor. Müslüman’ın kaypağı, emperyalistlerden daha tehlikelidir.

        12 Eylül 2011 tarihinde Başbakan işadamlarıyla, Mısır, Libya ve Tunus’a çıkarma yaptı. Bu iş adamları, Mısır, Libya ve Tunus’ta herhalde iş bağlayacaklar. Bu üç Ülke, Arap Baharı adlı eylemlerin yapıldığı ülkeler. İlk kıvılcım Tunus’ta parlatılmış, sonra Mısır, şimdi de NATO’NUN silahlı gücüyle Libya Bahara kavuşmuştu. Başbakan’ın yukarıdaki Cidde ekonomik Forumunda konuştukları henüz belleklerden silinmedi.

        Biz o ülkelerin yer altı zenginliklerinin peşinde değiliz. O ülkelerin halklarının yanındayız. Biz bölgesel barış için çalışıyoruz.”

        Bağımsız bir Devletin Hükümeti silahlı emperyalist güçler tarafından zorla devriliyorsa, artık BM de, İnsan hakları söylemlerinin de, adalet kavramının da ne hükmü kalmıştır? Televizyonlarda birkaç günden beri Türkiye Başbakanı Recep Erdoğan’ın ABD Başkanı Obama ile yapacağı görüşme o kadar abartıldı ki, 1950 yılının başlarında Türkiye Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın ABD gezisi de böyle abartılmıştı. O zamanlar ise şu ABD’li emperyalist Siyonistleri dünyanın en has topluluğu sanıyorduk. Bizde: “KIZI KIZ İKEN GÖRME, KIZI GELİN İKEN GÖR, GELİNİ GELİN İKEN GÖRME, BEŞİK ÜSTÜNDE GÖR” şeklinde bir atasözümüz vardı. ABD’NİN ÇİRKİN YÜZÜNÜ ”ÇİRKİN AMERİKALI“ YI 1950 yılından sonra görebildik. Keşke ne onlar bizi görseler, ne de bizler onları görseydik. Ama başa gelen de çekiliyor. Türkiye Başbakanı 20 Eylül 2011 de Barack Obama ile görüştü. Bu görüşmeye çok önem veriliyordu. Türkiye Başbakanının Türkiye’de ona-buna bağıracağı gibi Barack Obama’ya da bağıracağını ima ediyorlar, tuttuğunu kopartan yaman adam demeye getiriyorlardı. Güney Kıbrıslı Rumların, İsrail ile petrol ve doğal gaz aramalarına sert çıkan bu kişiler, meğer ABD’de sadece ABD’NİN Türkiye’nin de Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arayabileceği ruhsatını almak için bunca cafcaf yapılmış imiş. Obama’dan, Türkiye de Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arayabilir, şeklindeki ABD ruhsatı çıkınca hemen orada hazır halde bekletilen Kıbrıs Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Kıta Sahanlığı anlaşması yaparak, Akdeniz’de petrol aranması için bu Ruhsata dayanarak bizim de platformlarımız hareket serbestisine kavuşmuş oldu. Ya yoksa Güney Kıbrıslı Rumlarla İsraillilere herhangi bir söz söylenmedi. Hatta ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton, Türkiye Dışişleri Bakanı: Davutoğlu’na; “Kıbrıslı Rumların petrol ve doğalgaz aramalarını desteklediklerini” bu dosyada arz etmiştim. Eğer, Irak’ın Kuzey’ine gidecekseniz ABD’den ruhsat alacaksınız, Akdeniz’de petrol arayacaksanız ABD’den ruhsat alacaksınız. Vay gidi vay! Vay Bire Kaputanı Derya Barbaros Hayrettin Paşa! Vay gidi, bire Piri Reis Paşa! Sizlerin “ruhaniyet ilkimizi çok incittik. Kemiklerinizi çok sızlattık. Ne olur hakkınızı helal edin.” M.S: 1571 yılında İnebahtı Deniz Savaşında Türk donaması yenilgiye uğramıştı. Bunu fırsat bilen Venedik Elçisi Vezir-i A’zam >Başbakan< Sokullu Mehmet Paşa’ya öğünmek üzere geldiğinde Vezir-i A’zam >Başbakan< Sokullu Mehmet Paşa: “BİZ KIBRIS’I ALMAKLA SİZİN KOLUNUZU KESTİK. SİZ BİZİM DONANMAMIZI YAKMAKLA SAKALIMIZI TIRAŞ ETTİNİZ. TIRAŞ EDİLEN SAKAL DAHA GÜR ÇIKAR, AMA KESİLEN KOLUN YERİNE BAŞKA BİR KOL ÇIKMAZ” buyurmuştu. Meğer Osmanlı Atalarım ne büyük devlet adamları yetiştirmişlerdi. Bu Sadr-ı Â’zam >Başbakan< Sokullu Mehmet Paşa gerçek bir Sadr-ı A’zam imiş. Kıbrıs onun Sadr-ı A’zam’lığı zamanında fethedilerek Türk topraklarına katılmıştı.

        Emperyalistler Libya ve öteki İslâm ülkelerinde olduğu gibi, birleşerek gözlerine kestirdikleri ülkeleri, o ülkenin işbirlikçi halklarını da yanlarına alarak mevcut hükümetleri deviriyor, arkasından da yer altı servetlerini üleşiyorlar. Bu durum uluslar arası korsanlığa girmez mi? Nitekim Sarkozy ile Cameron’un yaptıkları gezide; UGK Başı Abdulcelil’in onlara verdiği sözler dikkate alınırsa başka bir seçenek görülmüyor. Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başı Abdulcelil’in Sarkozy ile Cameron’un Libya’ya yapmakta oldukları ziyarette yaptıkları basın toplantısında, Avrupalı Haçlılara nasıl bir öncelik tanıyacaklarına dair teminat verdi:

                                           Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE             

 

        ABD’NİN AFGANİSTAN SÖMÜRÜSÜ

 

         “11 EYLÜL’Ü  GEREKÇE GÖSTEREREK  2001 YILINDA AFGANİSTAN’I İŞGAL EDEN ABD, YERALTI ARAŞTIRMA EKİPLERİYLE BU ÜLKENİN DÜNYANIN EN ZENGİN MADEN YATAKLARINA SAHİP OLDUĞUNU TESPİT ETTİ.  ONLARCA  ABD ŞİRKETİ  1 TRİLYON DOLARLIK BU MADENLERİ ÇIKARMAK İÇİN TEKLİF VERDİ.

        Irak Savaşının petrol için çıktığını iddia edenlere en önemli kozu geçtiğimiz yıl New York Times gazetesinin yaptığı manşet vermişti. NYT, Amerikan yönetiminin Afganistan’da 1 trilyon dolar değerinde bakır, demir, kobalt, altın, ve lityum rezervi bulunduğunu duyurmuş ve böylece Afgan İşgalinin de ekonomik gerekçeleri olduğuna yönelik şüpheleri olanlara çok güçlü bir silah vermişti. Gazetenin bir ABD Savunma Bakanlığı iç yazışmasına dayandırdığı haberine göre, daha önce bilinmeyen demir, bakır, kobalt ve lityum yataklarının dünyada Çin’in yer altı kaynakları konusundaki hâkimiyetine son verecek nitelikte olduğu bile belirtiliyordu. 

        İngiliz The Sunday Times gazetesi de dün yayınladığı haberinde ABD’nin bu tespitin ardından yer altı araştırma ekiplerini {USGS} bölgeye göndererek en zengin madenlere ev sahipliği yaptığı iddia edilen HEMAND bölgesindeki volkanik HANNESİN Dağından örnekler aldığını yazdı. Buna göre USGS ekiplerinin aldığı örnekler, daha önceki Pentagon yazışmasını doğrular nitelikte. Hatta dağın çevresinde LCD TV’ler ile elektrikli arabaların yapımında da kullanılan ve çok nadir bulunan 3 elementten {Lantanyum, Cerium, Neodimium} de bol miktarda bulunduğu anlaşıldı. Hannesi’nin 1.3 milyar tonluk kayaları üzerinde yapılan araştırmada sadece bu ender bulunan minarelerin rezerv değerinin 80 milyar dolar olduğu tespit edildi.  USGS, özellikle Kabil’e 90 km uzaktaki HACIGAK bölgesinde tespit edilen altın, bakır, çinko, demir ve lityum yataklarının değerinin ise 700 milyar dolara yakın olduğunu tahmin ediyor. Şimdiden bu madenleri çıkarmak için 20 şirket teklif vermiş durumda. Tabi ki, öncelik ABD şirketlerinin olacak…

        2004 yılında incelemelerde bulunmak üzere gönderilen ABD’li jeolog ekibi, Afgan Jeolojik araştırmalar Merkezi Kütüphanesinde tozlu raflarda haritalar buldu. Bu haritalar, 1980’lerde Ülkeyi işgal eden Sovyetlerin mühendislerince hazırlanmıştı ve Afganistan’daki maden potansiyelini gösteriyordu. ABD’li uzmanlar haritalardan yola çıkarak 2006 yılından bu  yana Ülkenin yüzde 70’ini kapsayan bir bölgede maden arayışına başladı. Toprağın 3 boyutlu haritaları çıkarıldı ve sonunda “HAZİNE” bulundu.” 11

………………………………………………….

                        11} http://www.internethaber.com/ABD’den-1-trilyon-dolarlık-vurgun-373975h.htm#ixzz1Z4U77oRY

 

        Uzun söze gerek yok. Afganistan bir punduna getirilerek işgal edildi. İşgalden sadece 10 yıl sonra emperyalist Siyonist ABD’nin kirli işleri ortaya çıktı. Silah ve para vererek Taliban adlı örgütü eğiterek Sovyetleri Afgansitan’dan çıkardıktan sonra tek başına kalan Taliban’ı Afganistan’dan kolayca sürdü. Sonra da gelip Afganistan’a yerleşti. Bu oyunları bilmeyen ahmaklar, sürekli olarak bu oyunun kurbanı oluyorlar. İşte ÇİRKİN AMERİKALININ ÇİRKİN bir yüzü daha ortaya saçıldı.

                çok nadir bulunan 3 elementten {Lantanyum, Cerium, Neodimium} de bol miktarda bulunduğu anlaşıldı. Hannesi’nin 1.3 milyar tonluk}

       Yukarıdaki belgede geçen Afganistan’daki HANNESİN Dağının adı çok dikkat çekicidir. Buralar Ön Türklerin Yurtlardır. HANNESİN> ANNE- SİN anlamına Türkçedir. Bu Dağların adı, Türkçe Sen Anne-sin, Sen-annesi-sin, gibi anlama gelir. Buraları Ön Türklerin Öz Yurtlarıdır.

                                                Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE 

 

        BİRKAÇ FÜZE AT, BİRKAÇ SORTİ YAP, YER ALTI SERVETİ KAP

 

        Emperyalist Haçlılar, Kaddafi gibi kimselerin kendilerine Libya‘nın yer altı zenginliklerini peşkeş çekmeyeceğini biliyorlardı. Onun için şimdiki UGK başı Abdulcelil gibi işbirlikçi köleler yetiştirdiler.  Silah zoruyla Libya’yı ele geçirip hemen ardından petrol üleşimi için Libya’ya koştular. Öncelik sözünü bu, Abdul-Celil denen adamdan aldıktan sonra işi bağladılar. Bunun için BM adlı örgütten Libya’ya uçuşa yasak konulmasını istediler. Rusya ile Çin de onların bu isteklerine olur verdiler. Rusya ile Çin’in bu konudaki ikiyüzlülüğü, dünya uluslarının nasıl bir cehennem ile karşı karşıya olduklarının en açık delilidir. Libya’yı bombaladıktan sonra Kaddafi’nin gücünün azaldığını görünce dört bir koldan Libya’ya aktılar. Muhalifler, kendilerine öncelik tanınacağına dair garanti vermedikçe Libya’yı terk etmediler. UGK Başı işbirlikçi Abdulcelil, müttefiklerine öncelik vereceğini açıkladıktan sonra Libya’dan ayrıldılar. Giderken de BM adlı siyasal örgütçe dondurulan Libya paralarından 600 milyon sterlinlik kısmını serbest bıraktılar. Libya Savaşı şu yazının sonlanmakta olduğu gün olan 19 Eylül 2011 Pazartesi gününe dek, olanca şiddetiyle sürüyordu. Onlar 14 Eylülde ziyareti yapmışlardı. O zaman Kaddafi’nin gücü daha azalmamıştı. İşte bu sebeplerden dolayı sömürü-ganimet ne derseniz deyin Libya’nın servetlerini bölüşme, üleşme sözünü UGK’nın başı Abdulcelil denen işbirlikçiden aldılar. UGK’nın işbirliği yaptığı Haçlı emperyalistler, Kaddafi güçlerini bombalamayı durdururlarsa, Kaddafi güçleri UGK yı yerle bir edebilirdi. Emperyalist Haçlılar “Körü yara kıstırmanın” kitabını yazmış sicilli sömürgeciler oldukları için, zamanlama ayarını vermede de çok beceriklidirler. Onlar oyunlarını, düzenlerini hep bu mantık üzerine kurmuşlardır. Biraz bomba, biraz sorty sonra, YAŞASIN GANİMETLER!  

 

       “NATO’NUN LİBYA’DA NE İŞİ VAR?”

        “BİR ADIM ÖNDE OLMAK.”

         “ÇÖZÜMSÜZLĞÜK ÇÖZÜM DEĞİL.”

                           Türkiye Başbakanı Recep ERDOĞAN                                                   

 

        Haçlıların Libya saldırısı gündeme geldiğinde Başbakan Erdoğan; “NATO’NUN ORADA NE İŞİ VAR?” diyerek çok sert tepki göstermişti. Bütün İslâm dünyasıyla birlikte Yüce Türk Milleti, bu tepkiye alkış tutmuşlardı. Gerçekte ise 10 yıldır Başbakan’dan bu tür çıkışların benzerlerini çok görmüşlerdi. Türkiye Başbakan Recep Erdoğan’ın bu tür sert tepkileri, Türk Milletinin ve şimdi de İslâm dünyasının biriken veya birikmesi muhtemel olan öfkelerini yatıştırmak için sürekli olarak kullanıldığını da Aziz Milletimiz ve bundan sonra da İslâm dünyası İnşallah algılayacak konuma gelmiş olur. 2004 yılında AB’ ye, Avrupa Birliğine katıştırılmak istenilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, neredeyse bir oldu-bittiye getirilerek Avrupalı emperyalistlerce iç edilecekti. “BİR ADIM ÖNDE OLMAK,-ÇÖZÜMSÜZLÜK ÇÖZÜM DEĞİLDİR” gibi içi doldurulmamış lafların ardına sığınılarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti elden gitmişti. İlahî bir tecelli olarak Güney Kıbrıslı Rumlar, -HAYIR- oyu verdikleri için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yerinde kalmıştı. Oysa bildirildiğine göre: “Türkiye Cumhuriyetinin taraf olmadığı hiçbir kuruluşa giremeyecek olan Kıbrıs, AB ye girdirilmişti. Bu madde: Londra ve Zürih antlaşmaları ve öteki uluslararası antlaşmalarla Türkiye’nin “GARATÖRLÜK ANTLAŞAMASI HÜKÜMLERİ” içindeydi. Zaten Kıbrıs konusu alevlendiği dönemlerde o devrin Başbakanları, dışişleri bakanları Türkiye’nin “GARANTÖR DEVLET “ olması için var güçleriyle yüklenmişler, bu konuyu, uluslar arası hukuk çerçevesinin içine aldırmışlardı. İyi ki de onlar varmış. Ya yoksa şimdi Türkiye Başbakanı Recep Erdoğan ABD’ de Barack Obama ile yaptığı görüşmeden sonra ABD’lilerin onayı ile Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Kıtasahanlığı sözünü edebilir miydi? Neye dayanarak Kıbrıs Adası çevresinde Akdeniz’de Petrol araması yapacaktınız? O devrin akıllı, iradeli Devlet adamları bunları düşünerek ta Barbaros, Hayrettin Paşadan, Piri Reisten, Sokullu Mehmet Paşaya kadar nice büyük Devlet adamları Kıbrıs demişler de başka bir şey dememişlerdi. Bunun önemli bir sebebini 18 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs oylamasından 6 gün önce ART televizyonuna telefonla katıldığım bir konuşmamda açıklamıştım. Bu konuşmamın tam metnini {KIBRIS 2004 } adlı dosyada İnşallah yakında yayınlayacağım.} Türkiye Başbakanı Recep Erdoğan, bir süre önce Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı gezide: “2012 yılında Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Avrupa Birliği dönem başkanlığına gelmesini içine sindiremeyerek, AB’ye: “Kıbrıs Rum Yönetimini 2012 de dönem başkanı yapmayınız” diye konuştu. Oysa Başbakan 2004 yılında Kıbrıs’ı AB’ye katmak için çok istekli görünüyordu. Güney Kıbrıs’ı AB’ye katan 2004 Oylaması değil miydi?

        Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs’ın İsrail ve Lübnan kesiminde petrol arayacaklar. Türkiye şimdi Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Kıta Sahanlığı Anlaşması yapmayı gündeme getiriyor. Yunanistan buna engel olmaya çalışıyor. Bunu da Garantörlük antlaşmasına atıf yaparak söylüyor. 2004 yılında Garantörlük antlaşması hükmü göklere mi uçmuştu? O zaman da Türkiye’nin Garantörlüğü vardı. Şimdiki AKP’ lilerin, o günkü Milli Görüşçülerin dilinde Hıristiyan Kulübü dedikleri kulübe girmesi için çok istekliydiler? O zaman, “Çözümsüzlük, çözüm değildir, Bir adım Önde olmak” sözü dillere pelesenk olmuştu.

2011 yılına geldiğimizde köprülerin altından çok sular akmış, Güney Kıbrıs Rum kesiminin 2012 yılında AB’ dönem başkanı olması gündeme gelmişti. Bir süre önce Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ziyaret eden Türkiye Başbakanı Recep Erdoğan, AB liğine; Kıbrıs Rum Kesimini AB’nin dönem başkanı yapmayın diye çıkışıyordu? Bu çıkışın çözümü ise: “Eğer Güney Kıbrıs Rum kesimine dönem başkanlığı verirseniz, benim burada işim zorlaşır. Tepki artar. Bunu şimdilik rafa kaldırın ki, ben sert eleştirilerden korunayım” şeklinde yorumlayanlar çoğalmaktaydı.

        Hangi birini söyleyelim. Libya için NATO’yu reddeden Başbakan, ayrıntılarıyla açıkladığımız gibi, NATO’nun bir parçası olmuş, NATO saldırısının yönetimini de Türkiye’den yaptırmıştır. Başbakan’ın şimdiye dek yaptığı bütün sert çıkışlarından sonra teslimiyet gösterdiği hakkındaki eleştirileri halkımız görüyor. Libya ve NATO konusunda daha fazlası artarak verildi. “NATO’NUN ORADA NE İŞİ VAR?” diyerek NATO’NUN Libya’ya müdahalede alacağı rolü reddetmiş görünen Erdoğan, NATO’NUN Libya’ya saldırısı bir yana, NATO’NUN Karargâhının Türkiye’de konuşlanmasını isteyen emperyalistlerin isteklerine kabul ederek bu örgütün Karargâhının İzmir’de konuşlanmasını kabul etti.

        Haçlıların dökecekleri Müslüman kanının vebalini kim yüklenecek? Haçlı bombalarının, Haçlı füzelerinin yakıp yıktığı evler, söndürdüğü ocaklar, akıttığı İslam kanı, Türkiye’den yönetilerek yapılmakta olması, gönüllerimizi kanatmıştır. Oysa NATO adlı Kuruluşun gerçek gayesi, Türkiye’nin bu İttifak’a girmek için gösterdiği çabaları, Kore’ye gönderilen askerlerin, dökülen Müslüman Türk kanlarının üstüne abandırılan bu İttifak’ın gerçek bir Haçlı Kuruluşu olduğunu anlamanın zamanı gelmiş ve geçmiştir. Bazıları: “Efendim! Kore’de Müslüman Türk kanı döküldü diyorsunuz da, Kore’de Amerikan kanı da döküldü, buna ne diyeceksiniz?” diyebilirler. Biz de bu gibilere deriz ki: “Kore’de ister Amerikan, ister İngiliz olsun, kanı dökülmüş veya kan dökmüş ise bundan bizlere ne? Kore niree, Türkiye nireee? Koreli gelip te Kıbrıs Savaşında bizimle savaşa mı katılmış? O tarihleri bire bir yaşamış birisi olarak, bizler haritada bile yerini görmediğimiz Koreye sahi neden kanımızı dökmeye gitmiştik? Bazıları; “Efendim, o dönemde Stalin Kars’ı, Ardahan’ı, Boğazları istiyordu” diyebilirler. Bu devirleri de bire bir yaşadım. Sonra da oturup inceledim. Bunların açılımı, ABD denilen ülkenin komploları olarak görünüyor. ABD Kore’ye girdikten sonra Evangelik Püritenlik dini Kore’yi kapladı. Şimdi Kore’nin %70’ i Hıristiyan oldu. Koreliler, apartman kiliseler açarak, Müslüman Türk çocuklarını Hıristiyan Evangelik dinine sokuyorlar. ABD’li misyoner papazlar tarafından, Hıristiyan Evangelik Püriten, Judaizer =Yahudici haline dönüştürülen bu saldırgan Koreliler: “Müslüman Türkler bizim için al kanlarını döktüler, bunların dinine-imanına dokunmayalım, onların masum gençlerini Hıristiyanlaştırmayalım” diyorlar mı? Bu densiz, vefa bilmez saldırgan Koreli misyonerler, aksine bizim gençlerimize musallat olmuşlardır. Şu yazılarımızı dikkate alan Yurttaşlarımızdan bazılarının çocuklarının da bunların tuzaklarına düşme tehlikesini haber veriyorum. Ayrıca da, Müslüman Türk kanı dökülen Kore, Türkler tarafından sömürgeleştirildi mi? Oysa Kore Savaşlarıyla birlikte bu Ülke Amerikan kolonisi haline getirildi. Yönetimleri iç karışıklıklarla veya NATO füzeleriyle el değiştiren bütün Müslüman ülkelerin yakın bir gelecekte ABD’nin çekim alanına girdiğinde, kolonileşerek, Hıristiyan Evangelik Protestan dinine sokularak dönüştürüleceklerdir. Bunları en kısa sürede bütün dünya görecektir. ABD li veya öteki emperyalistler, komşularına bir tas çorba vermezken, 18 yaşına gelen çocuklarını yasal zorunlulukları biter bitmez kapı dışarı ederken, bu kimseler İsa Mesih aşkına milyonlarca dolarlık füzelerini, gemilerini sizin hayrınıza kullanacaklarını sanmanız en büyük ahmaklıktan da daha büyük ahmaklıktır. Kore Savaşlarından sonra orada bir Müslüman Türk Camii açılması olağan işlerdendir. Çünkü İslâmiyet’te bugünkü Hıristiyanlar gibi Misyonerlik çalışması yoktur. O cami’i kuranların birisi de değerli sınıf arkadaşım Zübeyir Koç idi. Öldü ise Allah Rahmet eylesin, yaşıyorsa uzun ömürler dilerim. Bu mescit o zaman orada bulunan Orta Asyalı bazı Müslümanlar ve bizim askerlerimizin ibadet ihtiyacı için yapılmıştı. Zübeyir Koç Karadenizlidir.

        Türkiye’yi Sovyet korkusu ile korkutarak, NATO’YA girmeye mecbur eden komplocu Anglolar, Sovyetler Birliği dağılınca Türkiye’nin stratejik öneminin kalmadığını ilan etmişlerdi.

 

         “DİNDAR: DİNİ, ALLAH’IN GÖNDERDİĞİ SAF ASLIYLA YAŞAYAN, DİNE NE BİR GİRDİ, NE BİR EKLEME YAPMAYAN, ONU KÖTÜ EMELLERİNE, MEVKİ VE MAKAMINA ALET ETMEYEN, ALLAH’IN DOSTLARINA DOST, DÜŞMANLARINA DÜŞMAN OLAN, TAKVA EHLİ MÜMİN DEMEKTİR.”

 

        “DİNCİ: DİNİ ÇIKAR ARACI YAPAN, ONU KENDİ HEVESLERİNE, MAKAM VE MEVKİLERİNE PAYANDA YAPAN, DİNİN SAF ASLINI KENDİNE GÖRE BOZAN, KÂFİRLERİN EMİRLERİNE UYAN, DİNİ KENDİ YAŞANTISININ DAYANAĞI YAPAN DİN SİMASARI KİMSE DEMEKTİR.”

                                           Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE 

 

NATO’NUN AMBLEMİ NEDEN MALTA HAÇI’DIR?

 

“Askeri savunma amacıyla kurulmuş olan Kuzey Atlantik Paktının {NATO} ’nun sembolü bir haçtır. Buna rağmen Türkiye bu Haça itiraz etmemiştir! Askeri bir örgütün sembolü niçin haçtır diye sorulmalıdır. Çünkü AB’nin ilk sekiz ülkesinin üst düzey yöneticilerinin ve egemenlerinin tamamı da Tapınak Şövalyeleri diye bilinen gizli askeri-dinci örgütün üyesiydi. Yaptıkları tek değişiklik, günümüzde Malta Haçı diye bilinen, kendi, sekiz köşeli haçlarını düz haç ile değiştirmiş olmalarıydı. {…} Pek bilinmez ama NATO’nun gizli Askeri operasyonlarının yanı sıra bir gizli misyonu daha vardır. Bu da sembolü olan 4’lü haçın gösterdiği misyondur. Dünyanın 4 bir yanına ‘Askeri Misyonerler’ göndermek ve Evangelistlerin testamentlerini buralara sokmak ve yerleştirmektir. Bilindiği üzere NATO’ya üye ülkelerin biri hariç, öbürleri Christendome’da yer alan Hıristiyan ülkelerdir. Tek istisna Türkiye’dir. NATO’nun özellikle Orta Doğu’ya, Türk Cumhuriyetlerine ve Kafkasya’ya yönelik askeri misyonerlik çalışmaları, Türkiye’deki üslerinde görevli Asker Papazlar tarafından yürütülmektedir.” 12

…………………………………………..

            12}Aytunç Altındal Gül ve Haç Kardeşliği Alfa yay. 2004 İstanbul s:8-www.günisiğigazetesi.net

 

        NATO’NUN Afganistan ile Somali’de, şimdi 2011 yılı Mart ayından bu yana Libya’daki hukuksuz saldırılarıyla bütün dünya ülkelerinin başına musallat edilmeye başlanan saldırgan bir güç haline dönüşmüş oldu. NATO’NUN amblemi Malta Haçı olarak seçilmişse bile Malta Haçı görünümlü amblem, gerçekte Davut Yıldızı şeklinde Siyonist bir amblem olacakken, dikkat çekeceği için yamultularak  Haç şekline sokulmuştur.

        ABD, küresel Siyonizm’i dünyaya egemen kılmak için din, dil, milliyet, tanımadığı için Sovyetlerin yıkılmasına çalışıyordu.  Orta Asya’daki Türk Soylular kurtulsunlar diye Sovyetlerin yıkılmasını biz Anadolu Türkleri şiddetle istiyorduk. Şükür dileklerimiz kabul oldu. ABD’li Judaizerler /Yahudiciler ise Sovyetlerle silahlı çatışma yerine onlarla Soğuk Savaş yoluyla çekişiyorlardı. İşte NATO denilen örgüt güya bu amaçla kurulmuş deniyordu. Oysa NATO silahlı bir dev olan, Nükleer güce sahip bulunan Sovyetlerle çarpışmak yerine, onlarla Propaganda yoluyla çekişmeyi yeğliyor, Sovyet korkusunu kamçılayarak öteki ülkeleri egemenliği altına alıyordu. Bunun en yakın belgesi, Sovyetler Afganistan’ı işgal ettiklerinde onlardan kediden korkan sıçanlar gibi kaçmalarıydı. Ziya-ül Hak ,le anlaşarak, Pakistan’da Taliban’ı yetiştirip, savaştırdılar. Sovyetler kaybedince Taliban’ı yalnız düşürerek Afganistan’ı işgal ettiler. Sonra da buraya NATO’yu soktular. Bir ara başına da Hikmet Çetin adlı bir kişiyi getirdiler. Onlar kendi ABD Anayasasına aykırı olduğu halde Somali’deki ABD askerlerinin komutasını bir Türk generali olan Çevik Bir adlı birisine vermişlerdi. Çevik Bir adlı bu general Batı çalışma Grubu, 28 Şubat gibi olayların da içinde olduğu açıklanan bir kişiydi. O dönemlerde köktendinci denilen bu günkü siyasal kadrolar, bugün ülkenin yönetiminde bulunuyor. Dün KÖKTENDİNCİ dedikleri, güya dışlar göründükleri ekiplerin bugün devletin bütün kademelerinde etkin bir konuma gelmiş olmaları, bu ekiplerin kişisel başarıları olarak görülüp gösterilmesi, Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu süreci tersinden okumaktır. Bir zamanlar Recep Erdoğan’la ters düşen ABD’lileri soğutmak için çabalayan Cüneyt Zapsu, “Erdoğan’ı kullanın, halının altına süpürmeyin” diye ABD’lilere yalvarmıştı.

                                                Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE

 

NATO’NUN ASIL DÜŞMANI KİMDİR?

 

NATO adlı Haçlı Kuruluşun genel Sekreteri, NATO’NUN asıl düşmanının Sovyetler olmadığını, NATO’NUN GERÇEK DÜŞMANININ MÜSLÜMANLIK OLDUĞUNU 1955 yılında, 56 yıl önce açıklamıştı.

“1955 yılı Nisan ayında NATO Genel Sekreteri W. Cleas, İttifak’ta gerçekleştirilen fikir-görüş-düşünce değişikliğini açıklarken bu kuruluşun nasıl bir Haçlı ruhu ve Misyonu taşıdığını şöyle anlatmıştır: “İttifak, o tarihlerden itibaren İslâm’ı ve İslâm dünyasını hedef alan bir strateji uygulamıştır. NATO, İslâm düşmanlığı rolünü, ABD’nin eski başkanı George wolker. Bush’un 2001 yılında “YENİ HAÇLI SEFERLERİ” diye adlandırdığı, İslâm’a karşı başlatılan dünya savaşında en etkin bir şekilde oynamış, Afganistan ve Irak İşgallerinde yer almıştır.”

        “İttifak’ta gözle görülür başka bir İslâm düşmanlığı örneği Genel Sekreter değişikliğinde olmuştur.

        2009 yılının Nisan ayında NATO’nun başına İslâm düşmanı olan Andres Fogh Rasmussen getirildi. Bu kişi, Danimarka’da 2005 gazetelerde Peygamberimiz {s.a.v} Efendimize hakaret içeren karikatürlerin yayınlanmasını destekleyen ve savunan eski Danimarka Başbakanıdır. RASMUSSEN NATO Genel Sekreterliğine aday gösterildiğinde, Müslüman Türk Milleti ve İslâm dünyası büyük tepki göstermiş ve Türkiye’nin de, üyelik statüsünün sağladığı hak ve yetkiyle bu seçime dur demesini beklemiştir. Ama AKP İktidarı, beklenen görevi yerine getirmemiş, aksine NATO’nun, İslâm düşmanı Haçlı stratejilerini belirleyen otoritelerinin istediği şekilde hareket etmiş, İslâm ve Peygamber düşmanı Rasmussen’in, İttifak’ın başına getirilmesine evet demiştir. Libya’ya savaş açan NATO’nun başında bu İslâm düşmanı kişi var.” 

                                            Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE  

  

        ”SAVAŞ HAÇLI SEFERİDİR”

 

        “Bilindiği gibi, 2001 yılında İslâm’a ve İslâm dünyasına karşı başlatılan bu savaşı, ABD eski başkanı George w. Bush, “HAÇLI SEFERİ” olarak tanımlamıştı. Bugün de Libya Savaşı aynı şekilde “HAÇLI SEFERİ” olarak nitelendirilmiştir. Fransa İçişleri bakanı Claude Gueant ve Rusya lideri Putin bu tanımlamayı yapanlardandır.

        Maalesef Türkiye bir İslâm Ülkesi olduğu halde, Hıristiyan dünyasının bu Haçlı Seferlerine katılma kararı almış ve ortak olmuştur. İttifak’ın Haçlı Saldırısını planlayanlar, Türkiye’ye ABD’nin Libya’ya saldıran silahlı gücünü koruma görevi vermişlerdir. AKP Hükümeti de bu görevi kabul etmiştir.

        ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü MARK TONER, SAVAŞTA Amerika’nın “KORUYUCU GÜÇ/ HAMİ DEVLET” yani ABD’Lİ ASKERLERİN KORUMALIĞINI YAPMAYI KABUL ETTİĞİNDEN DOLAYI TÜRKİYE’YE “ÇOK MÜŞEKKİR” olduklarını söylemiştir. 13

…………………………………………….

            13} www.güniğigazetesi.net 28 Mart 2011

 

        George Wolker Bush, 2001 yılında: “İŞTE ASIL HAÇLI SEFERLERİ YENİ BAŞLAMIŞTIR” diyerek Irak Saldırısının ilk sinyallerini vermişti. 2003 yılında AKP Hükümeti TBMM’sinden, ABD’li conilerin Türkiye topraklarını kullanarak Irak’a saldırmaları için Tezkereye evet denilmesini istemişti. Oysa TBM Meclisinden Tezkereye ret oyu çıkmıştı. AKP’liler özellikle Başbakan, İslâm topraklarına karşı yapılacak Haçlı Seferleri için Tezkere çıkartmak için var gücüyle çalışmıştır.

        Haçlıların NATO İttifakı aracılığıyla Libya’ya yaptıkları silahlı saldırıları önce kınayan, sonra NATO İttifakına destek vermek için Libya’ya savaş gemileri gönderen Recep Erdoğan, Nereye Koşuyordu?

        Türkiye Başbakanı Recep Erdoğan, 22 Eylül 2011 günü ABD’de İsrail’e karşı Savaş seçeneğini de düşündüğünü söyledi. Bu tehdidin sebebi Mavi Marmara, Gazze, İsrail’in Kıbrıs Rumlarıyla Akdeniz’de petrol arama ortaklığıydı. Türkiye Cumhuriyeti  Başbakanı da olsa, Yüce Türk Milletini maceralara sürükleme hakkı, Başbakanın savaş ilan etme yetkisi yoktur. Bu tehdit eyleme dönüşürse Türkler savaşa sürülür, kırılıp yok olur. Azınlıklar en kıyak külahları kapar, Anadolu parçalanır.

        Savaş açma yetkisi Türk Milleti adına TBMM dedir. Cumhurbaşkanı, bu yıl 30 Ağustosta Başkomutan olarak tebrikleri kabul etti. Başbakan’ın bu çıkışı bu yetkiyi delme anlamına gelir mi? Başbakan ben her şeyim mi demek istiyor? Bunu Hitler demiş, Ülkesini yok etmişti. Biz savaştan kaçan bir Millet değiliz. Savaş narası atan Başbakana: “Senin oğlun da bizimle birlikte savaşacak mı? Diye sorma hakkımız var mı?

        2004 yılında: “Bir adım önde olmak,-Çözümsüzlük çözüm değildir.” diyerek Kıbrıs’ı, daha önceleri kendi ekiplerinin: “HIRİSTİYAN KULÜBÜ” dedikleri AB’ye katmaya çabaladıklarını onlar unutmuş olsalar da Milletimiz şükür unutmadı. Kıbrıslı Rumlar AB üyesidir. Oysa o zaman Garantör Devlet olarak her şey Türkiye’nin lehineydi. Bunları siz heba ettiniz. Kendi yaptığınız işlerin ters çıkmasıyla oluşan hengameyi bizim  kanımızla temizletmeye hiç kimsenin bu Başbakan’da olsa hakkı yoktur.   

                                           Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata-TÜRKİYE    

 

EMPERYALİSTLERİN A, B, E, Z PLANLARI

 

        İngilizlerin teşvikiyle Osmanlı Devletine isyan eden Mekke Şerifi Hüseyin Bin Tallal, 1915 yılında Türklerin Tanassur ettiklerini, yani Hıristiyanlaştıklarını, içeren bir fetva yayınlamış, Hilafet Makamına itaatin artık şart olmadığını, Arapların Osmanlı Türklerine isyan etmelerinin meşru hakları olduğunu ilan etmişti.  Emperyalist işbirlikçisi Şerif’in, Türklerin Hıristiyanlaştığı şeklindeki yalanı, 1915 yılından bu yana Araplar arasında yayılmış 1970 li yıllara kadar etkisini sürdürmüş, hala da sürdürmekteydi. Şerif Hüseyin’in Yapmış olduğu ihanetin bedeli, bu Şerife aynı İngilizler tarafından Mekke’ye 1920 yılında Suudları saldırtarak ödetilmiş idi. Çünkü İngiliz’in enternasyonal planı, önce bir ekip bulur, onlara bir kaos/karmaşa, karışıklık çıkarttırır, işler yoluna girip o ülkede dengeleri ele geçirdikten sonra, önce destekleyip ileri sürdükleri ekipler, ikincil ekiplerce bertaraf ettirilir, arkasından da asıl taraf olan ekipleri, köleleri iş başına getirirler. Bundan sonrası dizginler ele geçirilmiş olduğu için canları kimi isterse onlarla yönetim erkini, yürütürler. Onlar artık emperyalizmin gönüllü köleleri olurlar. Bu yeni nesil işbirlikçi ekipler, emperuşaklar, yani emperyalistlerin gönüllü uşakları kıraldan çok kıralcı kesilirler.

        Bu aşamadan sonra, yeni bir kuşak ortaya çıkarılır. Bunlar ülkenin bütün işlerini kontrol altına alırlar. Küresel Siyonizm’in hedeflediği Tek Devlet, Tek Şirket, Tek din, Tek Millet imparatorluğuna giden yolun köleleri, onların buyruklarını İlâhî buyruklarmış gibi kutsal sayarak verecekleri emirlere köle kesilir, ne buyururlarsa harfiyen yerine getirirler. Bunun için ilk başta o ülke halklarının sözünü dinleyecek, itimat edilecek ya bir kişi bulurlar yahut öyle bir kişiyi kendileri çeşitli vesilelerle o konuma yükseltirler. Bir kişiyi dünyanın en azılı teröristi olarak icat edeceklerse, öyle bir kişiyi dünya çapında bir üne kavuştururlar. Usame Bin Laden gibi birisini ortaya çıkarırlar. Bazen de Şerif Hüseyin gibi kendisini Peygamber soyundan gelmiş olarak ilan eden bu kişinin soyundan yararlanarak Arapların isyanını sağladıkları gibi bir konuma getirirler. 1908 yılı 2. Meşrutiyetin ilanından hemen sonra İttihat Terakki yöneticilerine ivedi olarak Mekke Şerifliğine getirtip, arkasından da isyan ettirdikleri gibi bir planı uygularlar. Bu ve Usame Bin Laden’i CİA’nın Pakistan’da yetiştirmesi bir A planıdır.  1920 yılında artık Arap yarımadasında Osmanlı Devletinin askeri gücü yoktur. Bu ahmak ve günahkâr Şerifi alaşağı etmek, peynir ekmek yemek kadar kolaydır. 1730 yılından beri Der’iye’de İngiliz generallerince askeri eğitim verilen Suudlar, 1920 yılında İngiliz subaylarının komutasında Mekke-i Mükerreme’yi işgal ederek bu hain Şerifi tutsak ederek Kıbrıs’a sürerler. Bu da –B- planıdır. Bu, Arap kabileleri bir birine düşmüş görüntüsü verilerek yapıldı. ABD’nin Afganistan’ı işgali, Saddam’ı yok etme planı, Mısır’da Hüsnü Mübarek, Tunus planı, Libya planı hep aynı plandır.

        İşte Afrika ve Arabistan’ı bürüyen bu tehdittir.  Sonra asıl güç yarım yamalak ta olsa bertaraf edilince bu kere daha önce hazırladıkları ikincil gücü, yani {C} planını devreye sokar, bu kere gerçek işbirlikçilerini iş başına getirirler. Buna dair çok önemli bir örnek Mollalar, Kör Ömer, Usame Bin Laden, sonunda Afganistan’ın işgalidir. Ruslara karşı kendileri savaşmadı. Pakistan’da Taliban adlı mollaları yetiştirdiler. Rusları bu güç ile devirdiler. Sonra İkiz Kulelere uçakları çarptırdılar. Dünyanın şaşkın bakışları arsında BM örgütünden Afganistan’a müdahale kararı çıkarttılar

        Dikkatli bakışlardan kaçmayacağını ummaktayım. Afganistan’ı işgal etmek için kaç aşamalı komplolar üretilmiştir. Irak’ı işgal etmek için önce Saddam’ı ajanlarıyla destekleyerek Iraklıların sevmediği bir diktatör haline getirdiler. Sünnileri Şiilere, Şiileri Sünnilere karşı ayrı-ayrı örgütlediler. Hiçbir ayrıntıyı atlamadılar. Şimdi Afrika’nın Kuzey ülkelerindeki muhalifleri ayaklandırdılar. Onları iktidara getirdikten sonra tıpkı Irak ve Afganistan’da olduğu gibi güdümlü demokrasiler getirecek, seçim yasları, siyasi partiler yasası ile yetkileri genel başkanların iki dudaklarının arasına verecekler. Bu tıpkı 1946 yılından beri Türkiye’nin güdümlü bir demokrasi, Genel Başkanlar Monarşisiyle yönetilmekte oluşu gibi bir sürecin başlangıcıdır. Bu aşamadan sonra demokrasi adını verdikleri güdümlü bir yönetimle Müslümanları genel başkanları aracılığı ile kontrolü ele geçirecekler.     

        “El-Ba’s, el-Arab. El İştiraki” Sosyalist Arap Ba’as Partilerinin en dikta rejimleri, ülkeleri ele geçirdikleri devirde ben Ortadoğu’daydım. Orada bu rejimlere karşı görüş bildirmek şöyle dursun, onların nefesinden bile ürküldüğü devirlerde, ben Allah, Peygamber, Kitap, Devlet, Millet ve Vatanım için gözümü daldan-budaktan esirgemedim. Bunların tanıkları yaşıyor. Bu korkusuz tavırlarımdan dolayı Ortadoğu Ülkelerinde bana: “Sultan Abdülhamit, gibi Türk” unvanını vermişlerdi. Sultan Abdülhamit’e bu unvan, Filistin Topraklarını Yahudilere satmadığı için verilmişti. Bağdat Üniversitesinde Yüksek Lisans yaptığım dönemde değerli kardeşim Prof. Dr. Mustafa Kafalı Bağdat Üniversitesinde görevliydi. Nice hayırlı, yıllar dilerim. Ayrıca Kayseri eşrafından Saygı değer kardeşim, gurbet arkadaşım Ali Başeğmez Bey Efendi ile birlikte Yüksek Lisans yapmıştık.

……………………………………………………………………………………………………………………..

        BU DOSYAYI PAYLAŞIN. İNDİRİN. DAĞITIN. YÜCE TÜRK MİLLETİ GERÇEKELRİ ÖĞRENSİN. BU DOSYADAN DOLAYI www.bilgeata.com adlı siteme bir saldırı olursa, aynı adla yeniden, yeniden yayınlamayı Allah’ın izni ve bereketiyle düşünüyorum. Şahsıma karşı bir hareket olursa hakkınızı helal edin. Ya Nasib…29/Eylül/2011

 

“MENDE MECNUNDAN FÜZUN ÂŞIKLIK İSTİ’DÂDI VAR,

        ÂŞIK-I SÂDIK MENEM, MECNÛNUN ANCAK ADI VAR.”

                                                           Fuzûılî

 

“KAHRAMAN OLMAZ BİR KİŞİ, SEN YİĞİTSİN DEMEKLE,

BOŞ YERE GÖĞSÜN KABARDAN KENDİNE BÜHTAN EYLEMİŞ.”

                                                      Kerküklü İzzet Hattat

                                                                                                                  

                                                      29 Eylül 2011

                                               Rüstem KOCADURMUŞOĞLU             

                                                 Bilge Ata-Eğitimci Yazar         

                                                   Teolog-Kökenbilimci                          

                                                            TÜRKİYE

                                                  

 


 
  2025 © Bilge Ata. Tüm Hakları Saklıdır.   Son Güncelleme Tarihi: 05.07.2017Tasarım & Kodlama: -