Bilge Ata  
Site içi arama :
 
      Ana Sayfa   |   Din   |   Köken Bilimi   |   Güncel Makaleler   |   Araştırmalar   |   Belgeler   |   Hakkımızda   |   İletişim
 
 
 

 
Anket
Amerikalıların Kızılderililere yaptığı soykırım hakkında ne düşünüyorsunuz?
 Evet Soykırım yapmıştır
 Hayır Yapmamıştır
 Kısmi olarak soykırım yapmıştır

 
 
Ziyaretçi İstatistikleri
Aktif: 145
Bugün: 97
Toplam: 1.138.474
 

Hendek Savaşı

HENDEK SAVAŞI             Rüstem KOCADURMUŞOĞLU- Bilge Ata-

 

GERÇEK ÖZGÜRLÜKÇÜ KİMMİŞ? DÜNYA TANISIN!

 

1946 yılından beri 65 yıldır “katılımcı, çoğulcu, Halkın demokrasisi, İleri demokrasi” gibi cafcaflı adlar verdiğimiz bir Sistemle yönetiliyoruz. Oysa milletvekillerinin sıralamasını, kimin listeye girip-kimin çıkacağını genel başkanlar yapıyor. Bu uygulamaların Halkın demokrasisi, İleri demokrasi ile ne ilgisi var? Böylesi dayatmacı Genel Başkanlar Demokrasisini, Milletimiz kabul etmiyor, uygulanan bu demokrasiye, genel başkanlar Demokrasisi diyor. Genel başkanlar demokrasisinde hiç bir milletvekili kolay kolay genel başkanların yanlış uygulamalarını, yanlış sözlerini eleştiremez. Bizdeki demokrasi, genel başkanların ilan edilmemiş küçük sultanlıkları haline getirilmektedir.

        Siyasi partiler yasası, seçim yasaları değişmeli, Milletimiz kendisini yönetecek vekillerini bizzat kendisi seçmelidir. Ne delege, ne kontenjan atamaları olmadan, doğrudan doğruya çarşaf listeye giren adaylardan kime isterse ona oy verebileceği bir demokrasi istemektedir. Genel başkanların seçtikleri adaylara oy vermek, demokrasinin en büyük ayıbıdır. Türkiye’deki demokrasi, Yüce Milletimize genel başkanların sıraladığı vekil adaylarının altındaki işaretli bölüme mühür basma demokrasisidir. Milletimiz genel başkanların seçtikleri bilmediği, tanımadığı, tasvip etmediği, kabul etmediği vekil adaylarına oy vermek zorunda bırakan genel başkanların bu uygulamalarını kesinlikle kabul etmiyor.

        İstediği vekil adaylarına oy vermeyi engelleyen, istemediği vekil adaylarına oy vermeye mecbur eden genel Başkanlara haklarını helal etmediklerini söyleyen Milletimizin bu haklı feryadına kulak verilmelidir.

        Aşağıda okuyacağınız, Evrenlerin Efendisi Hz. Muhammed {s.a.v}’in müthiş Kıssası ile irkilecek, gerçek Efendinin, gerçek Büyüklüğün, gerçek Önderliğin, gerçeğinden haberdar olacaksınız. Bu Kutlu Efendinin anlayışına, insan sevgisine, geniş hoşgörüsüne, eşsiz sevgisine,  BENLİĞİNDEN, BENCİLLİĞİ KOVUŞUNA hayran kalacaksınız. Bir bu eşsiz Efendinin davranışına, bir de kendilerini demokrat, yaptıklarına demokrasi, yani halkın kendisini kendisi olarak yönetmesi laflarıyla Milletimizi oyalayan demokratların davranışlarına bakacaksınız. Bu kıyaslamayı yapabilmeniz için bu Kıssayı sunuyorum. Bizi yöneten liderlerin davranışlarıyla, o Kutlu Efendinin davranışlarını lütfen kıyaslayınız. Aradaki farkın Himalaya Dağlarıyla, Lut gölü arasındaki farktan da daha farklı olduğunu gözlerinizle görünüz.  

                                                                                                  Rüstem KOCADURMUŞOĞLU- Bilge Ata-                                                                                   

İSLÂM TARİHİNDEN BİR ÖRNEK

 

“Bir gün bir gölgelikte Evrenlerin Efendisi Şanlı Muhammed {s.a.v} Efendimiz toprak üzerinde bir çalışma yapıyordu. Bazı taşları bazı yerlere, bazı çakıltaşlarını bazı yerlere koyuyor, sahabeleri sessizce olanları izliyorlardı. Efendimiz işi bitince; “Oldu” der gibi geri çekildiğinde sahabeler arasında bulunan aslen İranlı bir Prens olan, Selman-ı Farisi adlı sahabe:

“Ey Allah’ın Yalavacı! Bu yaptığınız nedir? Diye sordu: Elçimiz:

“Mekkelilerin bize saldıracaklarının duyumunu aldım. Filan yerde onları karşılayıp savaşmak için bir savaş planı yaptım” Buyurdu. Selman:

“Ey Allah’ın Yalavacı! Bu PLAN, VAHİY midir? Yoksa sizin kişisel planınız mıdır?” diye sorunca, Âhir Zamanın Son Elçisi:

“Hayır, VAHİY değil, kişisel planımdır.” deyince Selman:

“Ey Allah’ın Elçisi! Bu planınız uygun değil. O bölgede savaşırsak şu-şu sebeplerden dolayı yok oluruz.” diye yanıt verdi. Bunun üzerine Âhir Zamanın Son Elçisi: “Ey Selman! O zaman tedbir nedir, ne yapmamız gerekiyor?” diye sorduğunda,  Selman:

“Bizim memleketimizde savunma savaşları yapılırken, savunulacak kentin çevresine hendek kazılır, varsa su ile doldurulur. Düşman geldiğinde bu hendeği geçemez, bir süre sonra işgalcilerin arasında anlaşmazlık çıkar, açlık-susuzluk baş verir, sonra çekip giderler.” Dedi.

Bunun üzerine Evrenlerin Efendisi Şanlı Muhammed  {s.a.v} Efendimiz, Medine-i Münevverenin çevresine hendek kazmak için ilk kazmayı kendisi vurdu.

Şanlı Muhammed {s.a.v} Efendimiz, Allah Zül Celâl’in Son Elçisidir. Çevresindekiler de kendisinin sahabeleridir. Sahabeleri, Yüce Elçimiz ile edep, saygı, bağlılık ölçülerinin sınırları içinde oturur, sohbet eder, gerektiğinde şakalaşır, soracaklarını sorar öğrenirlerdi. Selman-ı Farisi adlı sahabe hiç korkmadan, ürkmeden, çekinmeden, düşüncelerini açıkça söylemiş, Peygamber {s.a.v} Efendimizin kendi kişisel savaş planına itiraz etmiştir. Efendimizin bu savaş planı Allah {c.c} tarafından bildirilmiş bir VAHİY olmuş olsaydı, Selman; Vahye karşı itiraz etmeyeceğini başında belirtmişti. Selman, bu savaş taktiğinin uygunsuz oluşuna itiraz etmektedir. Peygamber {s.a.v} Efendimizin her sözüne itiraz edilebilir şeklinde bir anlayış kesinlikle yanlıştır. Şimdi insaf ile düşünürsek, Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Âhir Zaman Elçisi, kendisinin yaptığı kişisel bir plan hakkında itiraz eden bir kişiye:

“Sen kimsin ki, benim yaptığım planı eleştiriyorsun, benim sahabelerimin yanında beni küçük düşürüyorsun? Ben Âhir Zaman Peygamberiyim” demedi. Selman-ı Farisi’den tedbirini sordu. Onun önerisini çok benimsedi. Bu öneri için Selman’a teşekkür etti. Bu plan için ilk kazmayı kendisi vurdu. İşte İslâm tarihinde Hendek Savaşı olarak bilinen ünlü Savaş, böyle başladı, zaferle bitti.

            Hz. Muhammed {sav} bir grup sahabe ile birlikte keşfe çıkarak kazılacak yerleri belirledi. Kurayza Yahudilerinden de ödünç olarak kazı aletleri aldı. Hendeğin kazılmasında ve savunulmasında üç bin Müslüman görev aldı. Her on kişilik takıma kırk zir’alık {bir zira yaklaşık 52 cm} yer ayırdı. Kendisi kazı işini denetlediği gibi bizzat ta çalıştı. Toprak kazdı, sırtında toprak taşıdı. Kazılan Hendek, içine düşenin çıkamayacağı derinlikte, karşıdan karşıya bir atlının atlayamayacağı genişlikte planlandı. Buna göre derinlik ve genişlik ölçüleri de tespit edildi. Hendeğin bugünkü ölçülerle yaklaşık 5.500 metre uzunluğunda, 9 metre Eninde, 4.5 metre derinliğinde olduğu sanılmaktadır. -Hamidullah Hz. Peygamberin Savaşları 137- Müslümanlar hem Hendeğin düşmanlar tarafından doldurulmasını önlemek, hem de bu toprağı siper olarak kullanmak amacıyla kazıdan çıkan toprağı kendi taraflarına yığdılar. Ayrıca düşmana atmak için kendi taraflarına taş yığdılar.Vakıdi, II, 446-- Hendek kazma işi tamamlandığında Medine sanki bir kale haline geldi.

       Hz. Peygamber {sav} İslâm Ordusu için karargâh olarak SELL’ dağının eteğini seçti. KENDİSİ İÇİN BİR                                 TÜRK ÇADIRI KURULDU.” 1 İbn Sa’d  . 83-

…………………………………………..

1} www.diyanet.gov.tr/turkish/basiliyayin/weboku.as

Rüstem KOCADURMUŞOĞLU-Bilge Ata                                             

Gerçek liderlerin şu yaşanmış Peygamber Kıssasını, bundan elde edilen sonuçları dikkatle incelemeleri, hem kendilerini geliştirmeleri, hem de Ülkemizin gerçek demokrasiye kavuşması açısından son derece önemli olan bu vakıadan ibret almalarını umuyorum. Siyaset önderi konumundaki kişilerin, kendi başlarına buyruk, eleştiriye kapalı,  kendilerinden başkalarını göremeyen, “BEN MERKEZLİ” düşüncelerden sıyrılmış, çevrelerindeki kişi ve kuruluşların görüş ve düşüncelerini dinleyen, bilge adamlar haline gelmeleri, Milletimizin en büyük özlemidir.

                                                            

        Hz. MUHAMMED {SAV}’İN KARARGÂHI BİR TÜRK ÇADIRIYDI

 

         Hendek Savaşının Karargâhı olarak kurulan çadır ise bir {Türk Çadırıdır.} Bu çadır keçeden yapılmış, Harkan denilen çadırdır. Bu Çadırlar Kaanların çadırlarıdır. Bu çadıra Osmanlılarda: “OTAG-I HÜMAYUN” denirdi. Peygamberimiz {s.a.v}’in itikaf ettiği çadır da böyle bir Türk çadırıydı. TÜRKİYE Cumhuriyetinin adı da o çadırdan ilham alınarak konulmuştur. M.S. 627 yılında bir Türk çadırı Hendek Savaşında Hz. Peygamber {s.a.v} Efendimizin Karargâh Çadırı görevini görüyordu. Türkleri 1071 de Anadolu’ya gelmiş ve işgal etmiş diye iftira edenler, bu Türk çadırına ne diyecekler? Türkler Medine’ye sonradan gelmediler. EVS Kabilesi gerçekte OUS>OĞUZ adlı Türk Kabilesidir. 

Bu çadır için: {www.bilgeata.com Hadis>Türkiye-TIKLAYINIZ}

Türk Çadırı hakkında kaynak:

         Sahih-i Buhari. Tecrid-i Sarih Tercümesi. Mütercim Kâmil Miras. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları C: 6. Sh: 319-320                                                            

 

18 Mayıs 2011                                                                               

                                                        Rüstem KOCADURMUŞOĞLU

                                                            Bilge Ata-Eğitimci Yazar

                                                                Teolog-Kökenbilimci

                                                                          TÜRKİYE

 


 
  2025 © Bilge Ata. Tüm Hakları Saklıdır.   Son Güncelleme Tarihi: 05.07.2017Tasarım & Kodlama: -